Yine her zamanki gibi ayaklarım nereye gidiyorsa benide oraya sürüklüyorlerdı yalnızlık ruhumu ele geçirmiş mutsuzluk ise boğazımdan tutmuş öldürmek istiyordu tıpkı son baharda dökülen yapraklar gibi bir o yana bir bu yana çarpıyordum sanki soğuk rüzgar tenime çarpıyordu ve ben çaresizce yürüyor ve üşüyordum artık o kadar yılmıştım ki hiç bir şey düşünmüyordum artık aklımda ki deli sorular beni bırakıp gitmişti hiç kimsem yoktu son güvendiğim kişi ise beni ortada koyup gittmişti o kadar acınası bir haldeydim ki görenler sadaka verirdi ben yapraklar gibi savrulurken koluma gelen acı ile irkindim baktığda koluma birisi çarpış ve benden özür diliyordu ona sorun olmadığını söyleyebildim sadece o tanımadığım adama sarılıp ağlamak istedim kimsesiz bir kızdım ben ne Annem ne Babam nede bir akrabam vardı ölüyordum yalnızlığın soğunda evim arkadasım eşyaları ise dostum olmuştu duvarların sesizliğine bile alışmıştım artık yinede dertlerimi anlatabilecek bir evim vadı bu dertleri unutup okula gitmem gerekiyordu hemde her gün hangi birine yetişeceğimi şaşırmış haldeydim yine bir Pazartesi yine saat altı yine okula gitmek için uyandım normal mutsuzdum her zaman ki gibi okulda herkesin omzuna yatabileceği birileri vardı sadece ben yalnızdım burada okula yeni bir hoca gelmiş ve herkes onu konuşuyordu ve ben merak bile etmiyordum o hocayı derse hoca gelince herkes ayağa kalktı bende kalktım haliyle hoca kendini tanıtmaya başladı
"Ben Tamer Erkin 27 yaşındayım aslen Hataylıyım İstanbul doğumluyum edebiyat öğretmeniyim"
ben hocanın sözü bitince kafamı kaldırdım geçen gün koluma çarpan adam olduğunu fark ettim sınıftaki herkes kendini tanıttıktan sonra sıra bana geldi ayağa kalktım bende herkes gibi kendimi tanıtmaya başladım
"Ben Gökçe Sevim 17 yasındayım"
"Ben seni bir yerden tanıyorum"
"Bilmiyorum ben sizi daha önce görmedim"
"Tamam oturabilirsin Gökçe"
Hocayı görmemiş gibi yapmamın sebebini bilmiyorum Ders boyunca hiç konuşmadan yerimde oturdum sadece hocanın gözleri gözüme çarpıyordu bir zaman sonra yanıma geldi ve sorun nedir diye sordu sınıftakiler ise o konuşmaz hocam dediler bende sorun yok hocam tamam Gökçe
Okul çıkışı yine eve doğru yürüyordum hava sıcak olsa bile bana her gün soğuktu yalnızlığın soğu içime işlemişti ama bu gün yağmur yağıyordu yanımda bir araba durdu ve içindede Tamer hoca
"Gökçe gel ben bırakayım seni evine yağmurda yağıyor zaten üşüme gel"
"Yok hocam ben yürürüm üşümüyorum zaten gidin siz"
"Gökçe gelirmisin demedim gel dedim geç arabaya hadi"
....
"Gökçe ne bakıyosun gir içeriye hasta olacaksın sırıl sıklam olmuşsun hadi"
"T-tamam"
Arabaya bindim bayağıda üşümüştüm hatta ıslanmış civcive dönüşmüştüm
"Gökçe neden çok sesiz bir kızsın bana anlatabilirsin ben sana öğretmenlik dışında bir abi olarak soruyorum bunu anlat hadi bana"
"Annem Babam yok arkadaşım yok akrabam yok beni seven hiç kimse yok hiç bir yakın çevrem yok yani yalnızım yalnızlıkta boğuluyorum mutsuzlukta ölüyorum o yüzden sesizim bu kadar başka bir sebebi yok"
"Anlıyorum ama ben senin gözlerinde parlayan ışığı görebiliyorum sen farklısın her şeyi değiştirebilirsin değiştirebiliriz sana yardımcı olabilirim her şeyi yerine getirmek zor değil yarın kütüphaneye gel tamam mı Gökçe"
"Tamam hocam.Ben burada ineceğim evim burası"
"Tamamdır hadi bakalım yarın görüşürüz"
"Görüşürüz hocam"
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜRAİ Aşkın İki yüzü
ChickLitYalnızlığın cehenneminde kavrulan Gökçe'nin gerçekliğinden kaçan Tamer hoca ile kesişen yollarında onları ayıra bilecek tek gücün ölüm olduğunu bilmeden birbirlerine sımsıkı bağlanırlar