Genç kızın ormanda kaybolmasının üzerinden üç gün geçmiş ve Emma devamlı yatıyor olmaktan çok sıkılmıştı. Şifacı kadın gelmiş, kontrolleri gerçekleştirmiş ve gayet iyi olduğunu söylemişti ancak Alex hala hasta muamelesi yapıyordu.
Emma, biraz olsun hareket edebilmek için servis edilen akşamüstü çayını odasındaki şöminenin önünde içmeyi tercih etti. Yanan odunların çıkarttığı dinlendirici sesi dinlerken geçen bu üç günü düşünüyordu. O gün Alex onu atına bindirmiş ve hızlıca eve getirmişti. Eve vardıklarında çalışanlar ve yaşlı düşes onları kapıda karşılamıştı. Yolculuğu hayal meyal hatırlıyordu. Atın üzerinde artık kendinden geçmişti.
Özel yardımcısının anlattığına göre eve geldiklerinde Alex onu kucağına alıp yatağına çıkarmış ve şifacı gelip tedavi edene kadar başucundan hiç ayrılmamıştı. Zaten kendine geldikten sonra da genç adam neredeyse tüm gününü yanında geçiriyordu. Emma'nın zoruyla artık o da biriken işleriyle ilgilenmek için çalışma odasına gitmişti.
Alex saatin iyice geç olduğunu fark ederek odasına doğru ilerledi. Emma'yı kontrol etmek için kızın odasına geldiğinde uyuyor olduğunu gördü. Saçları yastığa dağılmış bir şekilde derin uykudaydı. Onun için çok endişelenmişti. Kıza bir şey olsa kendini asla affedemezdi. Güzel yüzünü inceleyip sessizce odasına geçti.
Genç kız uyanıpta saate baktığında gece yarısına geldiğini gördü. Kaç gündür yatıyor olmaktan ve yaralarına sürülen ilaçlardan kendini çok kirli hissediyordu. Zil çalıp sıcak su istedi. Güzel bir banyo ile rahatlamak istemişti. Her şey hazır olduğunda kokulu aromaları da döküp küvete girdi. Temizlendikten sonra kendini sıcak suya bırakıp gözlerini kapadı. Kaslarının yavaş yavaş gevşediğini hissedebiliyordu.
Aniden kapının açılmasıyla gözlerini açtığında yakışıklı genç adamı gördü. Gözleri iri iri açılırken göğüslerini saklamak istercesine kollarını bedenine sardı.
"Aman Tanrım, Alex!"
"Sen neden yatağında değilsin."
"Temizlenip rahatlamak istedim. Hem sen neden buradasın?"
"Yatağında yoktun. Seni arıyordum."
"Alex nerede olabilirdim. Yine de bu bir leydinin banyosuna bu şekilde dalmanı açıklamaz. Tanrı aşkına Alex çıplağım. Dışarı çıkar mısın? Sudan çıkmak istiyorum."
Alex kızı duymamış gibi sadece arkasını dönmüştü. Kızın homurdanmasını umursamadı. Eğer güçsüz hissedip düşecek gibi olursa yakınında olmak istiyordu.
"Madem çıkmayacaksın, arkanı dönmeden şu sabahlığı uzat lütfen." sinirle konuşuyordu.
Genç kız sudan çıkıp sabahlığı üstüne geçirdi.
"Tamam, dönebilirsin."
Bu kız gerçekten çok güzeldi. Islak saçlarını tek tarafa omzunun üzerine toparlamıştı. Saçlarından akan su boynundan aşağıya süzülerek gizli bir dehlizden akar gibi göğüslerine doğru gidiyordu. Acele etmek için kurulanamadığından sabahlığı yer yer ıslaktı. Kuşağını sıkıca bağlamış ince belini vurguluyordu. Dizlerinde biten etek boyunun altından gözüken ince bacaklarını ilgiyle süzdü. Bu güzel görüntünün tadını çıkarıyordu. Genç adam kızın yanına doğru gelip yüzlerini yaklaştırdı.
Kolunu nazikçe tutarak, "Bir daha banyo yapmak istediğinde en azından yardım al Emma, ya düşseydin bir şey olsaydı. Henüz kuvvetin yerinde değil."
Emma artık bebek muamelesi görmekten çok sıkılmıştı. Hiç mizacına uygun bir hareket olmasa da gerçekten çok bunalmıştı ve artık sinirleniyordu.