Bir

488 47 95
                                    

Koğuşun köşesindeki ranzanın alt katında uyuyan beden kapının önünden gelen seslerle yorgun gözlerini araladı. Henüz bir aydır hapishanede olmasına rağmen her sabah kavga sesleriyle uyanmaktan bıkmıştı. Sesten nefret ederdi o, özellikle yüksek sesten. Yataktan kalkmak istemiyordu, kahvaltıya gitmek istemiyordu, aslında hiçbir şey yapmak istemiyordu. Gözlerini ranzanın tavanına çevirmişken "aptal ranza belimi sikti yine" diye mırıldandı. Onun mırıldandığını duyan karşı ranzadaki koğuş arkadaşı çorabını giymeyi bırakıp konuşmaya başladı.

"Yoongi kalk artık! Kahvaltıya geç kalacağız yine azar yemek istemiyorum."

Onun sesini duyan Yoongi gözlerini devirdi. Onunla sıkça konuşmamasına rağmen bu adam konuşmaktan vazgeçmiyordu. Çenesini sikeyim dedi içinden, sesli söylemek istemedi. Kendisine iyi davranan tek adamla da kavga etmek istemiyordu. Aslında edebilirdi ancak daha dün beş kişi tarafından sağlam bir dayak yemişti ama o adamlar artık iki kişiydi. Aklına gelen düşüncelerle sırıttı. Gardiyan olmasaydı hepsini öldürecekti ama yarısında planı bozulmuştu. Sinirle ellerini saçlarından geçirirken yatakta oturur pozisyona geldi.

Karşı ranzadaki çorabını giyen beden onun sırıtan suratına artık şaşırmıyordu. Yoongi bazen kendi kendine mırıldanır ve şeytanca sırıtırdı. Diğer koğuş arkadaşları bu yüzden ona saldırsa da Yoongi geldiği ilk gün onları da öldürmüştü. Tüm bunları çıplak gözleriyle izlediğinden Yoongi'den korkmuyor değildi. İki yıldır aranan seri katil sonunda yakalanmış -gazeteler kendinin teslim olduğunu belirtmişti- ülkenin en kalabalık cezaevine gönderilmişti. Bazı insanlar onun 57 insanı tek başına öldürebildiğine inanmıyordu. Ancak Yoongiyle beş dakika geçirseniz onun korkutucu sakinliğiyle nasıl bir psikopat olduğunu anlardınız. Tabii polisin bulabildiği sayı elli yediydi. Yüzünü yıkamak için lavaboya yürüyen adam sırlarla doluydu, onun arkasından kapıya yürüyen beden onu çözmek istediğinden emin değildi.

İki beden rutin bir sessizlikle koğuştan çıkıp yemek salonuna ilerlemeye başladı. Yaklaştıkça boğuk sesler netleşiyordu ancak yine de karışıktı. Yoongi tepsisini alıp tadının bok gibi olduğunu bildiği yemeklere göz attı. Elindeki tepsiyle boş bir masaya ilerlerken arkasındaki beden onu takip ediyordu. Yoongiyle takılırsa ona kimsenin bulaşmayacağına emindi ancak Yoongi'nin parmağını bile kaldırmayacağını ikisi de biliyordu. Sandığına göre Yoongi onu sikine bile takmıyordu.

"Yemiyorsan bana ver."

Gözleri hızla açıldı uzun bedenin, Yoongi ilk defa ondan bir şey istemişti. Tabağındaki keki gözüyle işaret ediyor, soran gözlerle bakıyordu. Gözlerine baktığında sağ gözünü yukarıdan aşağı geçen kırmızı çizgiyi gördü ancak gözleri orada fazla dolaşmadı. Nasıl olduğunu çok merak ediyordu. Ancak soramazdı. Yoongi bundan hoşlanmayabilirdi ve isteyeceği son şey onu kızdırmaktı. Arkadaşının hala aptal aptal suratına baktığını fark eden Yoongi tekrar dudaklarını araladı;

"Keki diyorum Hoseok. Yiyecek misin?"

"Ha? H-hayır alabilirsin."

Kekelediği için dudaklarını hızla bastırarak önüne baktı. Yoongi onun tabağından keki kendi tabağına alıp yemeye başladı. Hoseok aslında keki yemek istiyordu ama Yoongi'nin istediği bir şeye hayır diyebilecek kadar intihara meyilli değildi. Kaldığı bir ayda anlamıştı ki onun canını sıkmak intihar olurdu.
Yoongi, daha dün ona saldıran beş adamın üçünü çıplak elleriyle öldürmüştü. Bakılınca aşırı kaslı bir bedeni yoktu ancak zayıf da değildi. Yine de Hoseok onun bunu çıplak elleriyle nasıl yaptığını merak ediyordu. Adamların hepsinin gözlerinden aşağı inen çizgiler vardı. Bu seri katilin imzası olarak bilinirdi ancak Yoongi bunu hapishanedeyken öldürdüğü adamlara yapmaya devam ediyordu. Öldürme yöntemi değişse de imzası hiç değişmiyordu. Adamların gözlerini çıplak elleriyle çıkarmış, derisini göz altından yanağının bir kısmına kadar yırtmıştı. Çıplak elleriyle! Hoseok görüntüyü düşündüğünde tüyleri diken diken oldu. Kendisi buraya hırsızlık gibi basit bir suçtan girmişti.

DIE4ME | TaegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin