Yoongi, ciğerlerindeki hava tükenmeye başladığında solunmak için koşmayı bıraktı. Ellerini dizlerine koyarak eğilip nefes almaya çalıştı. Kaç dakikadır koştuğunu bilmiyordu, sadece kaçıyordu. Komutandan kaçıyordu, askeriyeden kaçıyordu, ismini bağıran askerlerden kaçıyordu ama en çok kendi zihninden kaçmak istiyordu. Merdivenden düştüğü sırada yaraladığı bileği umrunda değildi. İçindeki o tarifsiz his o kadar yoğundu ki fiziksel acısını hissedemiyordu. Komutana kafa attıktan sonra şaşkınlığından yararlanıp hızla koşmaya başlamıştı. O dakikadan beridir koşuyordu. Komutanın onu takip ettiğini bildiğinden yönünü ormana çevirmişti, en azından bu adamı biraz yavaşlatabilirdi. İçindeki bu his tanıdıktı, sonrasında ne geleceğini biliyordu, tetiklendiği zamanlarda yaşadığı anksiyete krizi. Elleri titriyordu. Oksijen yetersizliğinden belki de bayılacak gibi hissediyordu.
Birkaç saniye nefeslendikten sonra adım sesleri duymaya başlamasıyla yeniden koşmaya başladı. Ayakları birbirine dolaşıyor gibiydi, gözleri dolduğundan önünü zar zor görüyordu. Hastalığından nefret ediyordu, travmalarından, ufacık bir kelimeden bile tetiklenebilen krizlerinden nefret ediyordu. Çünkü kriz ne zaman gelse kendisine zarar vermek istiyordu, ölmek istiyordu. Gücü ve nefesi tükenmişti. Daha fazla koşamayacağını bildiğinden pes etti, olduğu yere dizleri üzerine çöktü. Sıcak gözyaşları yanaklarından yuvarlandığında bir çığlık attı. Daha çok yardım çığlığıydı bu, zihninden kurtulmak istiyordu. Sevgilisi farkında olmadan, belki de sinirle söylediği şeyler yüzünden travmasını tetiklemişti. Taehyung'u ilk defa öylesine kıskanç ve delirmiş, görmüştü. Eskiden birbirlerini öldürecek duruma geldiklerinde bile komutan böylesine kontrolsüz değildi. Yoongi neyin değiştiğini merak ediyordu. Yoksa komutan aslında hep böyle biri miydi? Bu kıskançlık değildi, kıskançlıktan fazlasıydı, komutanın gözlerinde gördüğü o bakış zihnine kazınmıştı. Bu yüzden kaçtı, zihni adamın hareketlerine milyonlarca anlam çıkarıp komplo teorileri kurarken kaçtı.
Uzun zamandır ilk defa hıçkırarak ağlıyordu. Yerdeki toprakları avuçlarını acıtana dek sıkıyor, sallanarak ağlıyordu. Bir anda o geceye dönmüştü sanki. En son o zaman böyle ağlamıştı. Sedyede kanlar içinde uzanırken, hemşireler bir bardak su bile vermezken, polis gözlerinin içine iğrenerek bakarken...
"Benim suçum değil, hayır ben yapmadım, gerçekten." Onu duyabilecek birisi olmasa da kendini teselli etmek adına konuştu.
"Komutan o değil. Komutan beni seviyor. Bana zarar vermek istemedi." Ellerini saçlarından hırsla geçirdi, konuşurken nefesi tıkanıyordu.
"Ya kendini kandırıyorsan? Ya en başından beri komutan seni sevmiyorsa?" İçindeki ses ona cevap verdiğinde bir çığlık daha bıraktı ormana. Kendi düşünceleri kendini sabote ediyordu, krizin en korkunç yanı da buydu.
"Hayır, hayır, hayır. Komutan benim için bir sürü şey yaptı, beni seviyor. Tüm askeriyeyi benim için karşısına aldı."
Tam olarak kimi ikna etmeye çalıştığını bile bilmiyordu, kendi zihnini ikna etmeye çalışmak çok zordu. Kalbindeki his ağırdı. Nefesini kesiyor, başını ağrıtıyor, fiziksel bir acı veriyordu. Bir eliyle göğsünü tuttu.
"Her şeyin durmasını istiyorum."
"Gitmem gerek, askeriyede kalamam, burada kalamam, hiçbir yerde kalamam."
Kendi kendine mırıldanırken kamuflajının cebinden çıkardığı keskin çakısını açtı. Zihnindeki en zehirli an, kendini öldürmesini fısıldadığı andı, işte en can alıcı kısım burasıydı, eğer kriz anında kendini öldürmeye kalkarsa başarılı olma oranı yüksekti. Daha önce yoğun bakımda yatarak bunu doğrulamıştı.
"Gidemezsin."
Kendiyle öyle meşguldü ki gelen adımları hiç duymamıştı. Gelen komutanıydı, onun kişisel komutanı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIE4ME | Taegi
FanfictionHapishanedeki seri katil Min Yoongi, devletin yeni çıkardığı bir yasa yüzünden kendini bir anda askerde bulur. Durumdan hiç memnun olmayan bir kişi daha vardır: Komutan Kim Taehyung.