Jimin arabada otururken oldukça gergindi. Jungkook da öyleydi ama yansıtmamaya çalışıyordu.
Dün gece sabaha kadar uyumadıkları, doyumsuz hale büründükleri için öğlen ancak uyanabilmişlerdi.
Çalan telefonları umursamadan kapatıp kıyafetleriyle birlikte bir köşeye fırlatmışlar ve tek beden olmanın keyfini çıkarmışlardı.
Uyandıklarında Jimin üstünden kamyon geçmiş gibi hissettiği için Jungkook yıkamıştı onu. Deliğine varana kadar temizlemiş ve üstünü giymesine yardım etmişti.
Otel odasından çıkana kadar mutlu ve huzurlu hissediyorlardı. Aynı zamanda yorgun. Ama tatlı bir yorgunluktu, ikisi de memnundu halinden.
Şimdi eve gittikleri yolda Jimin durmadan bacağını titretiyor ve dudaklarının içini kemiriyordu. Zaten Jungkook'un dişlemesi yüzünden yara içinde olan dudağını stresten daha kötü bir hale getiriyordu.
"Sakin ol güzelim. Halledeceğiz." Jungkook onun gerginlikten dolayı diken üstünde oturduğunun farkındaydı. Elini bacağına koyup sakince okşarken "Abinde olsa bize engel olamayacak." dedi.
Jimin kafasını salladı sadece. Her şey bu kadar güzel ilerlerken bozulma düşüncesi aklını bulandırıyordu. Jungkook ile mutluydu ve devam etmek istiyordu. Abisini karşısına alacak kadar cesurdu ama iş ailesinin kulağına giderse ne olur kestiremiyordu. Özellikle babasının katı bir adam olmasından dolayı korkuyordu.
Jungkook onu korurdu elbette. Ama evin içine kadar giremezdi. Jimin ailesiyle birlikte yaşadığı evde onların nefret dolu bakışlarını üstlenecek olmaktan çekiniyordu. Bunun olmasını istemiyordu.
Zaten baskıcı olan ve çoğu zaman Jimin'in kararlarını sorgulayan ailesi böyle bir şeye asla ama asla müsamaha göstermezdi.
Sitenin içine girdiklerinde nefesini tuttu Jimin. İyice gerilmişti. Gerginliğini atmak ister gibi hala bacağında duran eli sıkıca tuttu ve "Lütfen öğrenmiş olmasın." diye mırıldandı kendi kendine.
Evlerinin olduğu apartmanın önüne geldiklerinde Jungkook otopark tarafına dönecekken beklemedikleri bir şeyle karşılaşmışlardı.
Jinghyu, Hoseok ve Yoongi apartman girişinin önünde sinirli bir konuşma yapıyorlardı. Arka taraflarında ise Jinghyu ve Hoseok'un sevgilisi, aynı zamanda Jihyoo duruyordu.
"Hassiktir.." Jimin endişe dolu bakışlarını Jungkook'a çevirdiğinde arabayı durdurup kemerini çıkaran genç sarışının bakışlarına ciddi bir ifadeyle karşılık verdi. "Sakın arabadan inme."
Jimin onu duymuyormuş gibi kafasını yeniden abisinin olduğu yere çevirdiğinde onun sinirli bakışlarıyla göz göze gelince yutkunup "Jungkook.." dedi sadece.
"Güzelim. Arabadan inme, duydun mu beni?" Jungkook arabanın kapısını açıp dışarı çıktığında Jinghyu koşar adımlarla yanına ulaştı ve kendisinden uzun olan bedenin suratına sert bir yumruk geçirdi.
Jungkook geriye doğru savrulup sırtını arabanın kapısına yaslarken Jinghyu'nun nefret dolu bakışlarına sinirle karşılık verdi. Fiziksel olarak karşılık vermeyi düşünmüyordu, istese Jinghyu'yu dövebilirdi ama yapmayacaktı. Sinirini kendisinden çıkarsın ki Jimin'e dokunmasın diye.
"Sen nasıl bir insansın lan!" Jinghyu bir yumruk daha attı onun suratına. Yakasından tutup sarsmaya başlarken büyük bir nefretle konuşuyordu. "Nasıl yaptın lan. Kardeşim dediğin çocuğa nasıl yan gözle baktın piç!"
Jimin gözlerini ve kulaklarını kapatıp bütün bunların bir kabustan ibaret olmasını dilerken Jungkook'un acı dolu inlemesini duyduğunda yüzünü buruşturdu. Aynı anda araba da sarsılmıştı çünkü Jinghyu, Jungkook'un bedenini arabanın kapısına sertçe vurup karnına ardı ardına tekmeler geçirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
brother
FanfictionJimin abisinin arkadaşının büyüsüne kapılmaya başlamıştı ve bu içten içe onu korkutuyordu. (texting , düzyazı)