Jungkook hastane odasında yatakta uzanan bedeni izlerken aklındaki düşünceleri bastırmaya çalışıyordu.Aklında o kadar fazla düşünce dönüp dolaşıyordu ki hepsi ortada buluşup birbirine çarpıyor ve etrafa dağılarak başının etrafında zonklama hissi yaratıyordu.
İlk defa böyle hissediyordu.
İlk defa birini bu kadar sevdiğini hissediyordu.
Jimin kanına, kalbine, aklının her köşesine öyle bir işlemişti ki bazen Jungkook bile bunun nasıl mümkün olduğunu anlamıyordu.
Onun için arkadaşını karşısına almıştı. Onun için kendi hayatını tehlikeye atmıştı, bir saniye bile düşünmeden.
Jimin ile beraber kendisinin yeni yönlerini keşfediyor gibiydi. Hayatı boyunca serseriliğe yatkın deli dolu biri olmuştu Jungkook. Kaba ve kibirli biriydi aynı zamanda.
Ama içine işleyen sevgi sanki bütün o duyguları bastırmış ve sevginin yeşermesine neden olan kişiye karşı bitmek bilmeyen bir koruma içgüdüsü ortaya çıkarmıştı.
Bütün bunların içinde sinirini tetikleyen şeyler de vardı. Jinghyu'nun planı yüzünden gitmişlerdi oraya ve bu yüzden ona çok sinirliydi. Jimin'i odaya kitleyen Jihyoo ise ayrı bir boyuttu onun için. Ama şu anlık hepsini ertelemişti.
Tek isteği Jimin'in uyanması ve onu yanına almaktı.
Jinghyu'nun yaptığından sonra Jimin'in onunla aynı evde yaşamasına asla izin vermezdi. Belki aile hayatına karışma hakkı yoktu ama kardeşine sevdiği kişi tarafından aldatıldığını düşündürecek kadar hastalıklı biri olan Jinghyu ile asla aynı evde kalmasına müsaade etmezdi.
Jinghyu, Jungkook'u defalarca kez aramıştı ama hiçbirine cevap alamamıştı. Son çare Yoongi'yi arayıp durumu öğrenmişti. Gelmek istediğini söylediğinde ise arkadan Jungkook'un sesini duymuştu. Eğer hastaneye gelirse onu ameliyathaneye sokana kadar döveceğini duyduğu için vazgeçmişti.
Annesine ve babasına ise üç gündür eve gelmeyen kardeşinin yine Taehyunglarda kalması gerektiğini söylemişti. Kendi yaptığı planda kardeşini ölüme sürüklediğini söylemeye yüzü yoktu.
Jungkook düşüncelere dalmış bir halde koltukta otururken odanın kapısı sessizce açıldı ve Yoongi girdi içeri. Elinde tuttuğu tepsiyle kapıyı dikkatlice kapattı ve koltukta oturan Jungkook'un yanına geçip tepsideki kahveleri uzattı.
"Teşekkür ederim." Jungkook onun hakkını ödeyemezdi. Yoongi sayesinde planı öğrenmişlerdi.
"İyi misin sen? Doktor sana da yat dinlen demedi mi oğlum?" Yoongi tepside duran diğer kahveyi eline alarak onun yanına oturdu ve tepsiyi aralarına bıraktı.
"İyiyim ben. Gerek yok." Jungkook sırtı hafiften sızlasa bile ağrı kesici iğne yapıldığı için saat ilerledikçe hafiflediğini hissediyordu. Zaten pansuman yapıp sarmışlardı yanık yarasını.
"Sen var ya hayatımda gördüğüm en delikanlı çocuksun." Yoongi elini arkadaşının omzuna atarak hafifçe sıktı. Yüzünde gururlu bir gülüş belirirken "Benim arkadaşım olmandan belli gerçi." dedi. Ortamdaki gergin havayı dağıtmaktı amacı.
Jungkook hafifçe güldü onun dediğine. Elindeki sıcak kahveyi dudaklarına götürüp küçük bir yudum aldı ve gözleri yeniden Jimin'i bulduğunda "İlk defa böyle hissediyorum." dedi. "Ona zarar gelecek diye ödüm kopuyor. Kendimden bile sakınmak istiyorum onu."
Yoongi şaşkınlıkla dinliyordu onun söylediklerini. Jungkook ile liseden beri arkadaşlardı. İkisi de Seul'dan gelmişlerdi buraya. Normalde birlikte eve çıkmayı düşünüyorlardı ama Yoongi burada tek başına yaşayan teyzesinin yanına yerleşmişti ailesine ekstra masraf yaptırmamak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
brother
FanfictionJimin abisinin arkadaşının büyüsüne kapılmaya başlamıştı ve bu içten içe onu korkutuyordu. (texting , düzyazı)