2 hafta geçti, dolu dolu ama aynı zamanda can sıkıcı olan bir 2 hafta.
Mutfakta fırının önüne oturmuş yaptığım kurabiyelerin pişmesini beklerken bir yandan izliyordum kabarmalarını. Tom ne zaman gelecek? Hava kararmaya yakın ve geç kalmayacağını söyledi...
Fırını kapatıp tepsiyi çıkardım, balkona bıraktıktan sonra gittim çalan zil ile kapıya. Açtığımda karşımda tanımadığım iki adam duruyordu; biri sarışın diğeri esmer, iri yarı uzun insanlar. Soran gözlerle bakıyordum sebepsizce içimi korku kaplarken.-Siz kimsiniz? ~Petra
-Bizi içeri alacak mısın?
-Üzgünüm, sizi tanımadan içeri davet ede- ~Petra
Kapatmaya kalkıştığım kapıya esmer olanın cebinden çıkan silah dayanınca geri açtım, şimdi yüzüme doğrultmuştu.
-Müsaden varsa geçiyoruz.
Korkarak geriye adım atıp yol verdim, geçtikten sonra kapıyı kapadılar. Salona ilerliyorlardı.
-Ben Andre. ~Andre
Sarışını gösterdi parmağıyla.
-Ve o da Patrick. Tom'un uğruna her şeyi yapmaya hazır olduğu kızla tanışmak ne güzel. ~Andre
Konuşurken koltuğa yerleşmişti ikisi de. Yutkundum, ne diye gelmişlerdi? Ayrıca Tom neredeydi?
-Ama sevgilin şuan bazı küçük işleri halletmeyi itiraz ediyor, ona bunun yanlış olduğunu göstermemiz için bize sen lazımsın. ~Andre
-Nasıl? ~Petra
Titrek çıkan sesimin ardından eli cebindeki çalmaya başlayan telefona gitti, aldığında ekrana kısa bakıp açmıştı. Birkaç şey söylemesinin ardından ayağa kalktı ve arkama geçip telefonun hoparlörünü ağzımın yakınına, ceketinden çıkardığı silahı ise kafama dayadığında korkudan gözlerim büyümüştü.
-Konuşsana. ~Andre
Kulağıma fısıldarken silahla hafifçe başıma vurmuştu, acıdan isteksiz bir inleme çıkardıktan sonra dediğini yaptım.
-Tom... ~Petra
-Petra? ~Tom
Derin nefes alarak konuşmaya başladım.
-Tom, istemediğin hiç bir yapmak zorunda değilsi- ~Petra
Silah tutan eliyle saçımı sertçe çektikten sonra telefonu kendi kulağına götürdü.
-Sadece 1 saatin var. ~Andre
Ve kapatıp cebime attıktan sonra saçımı çekmeye devam ederek karşıma geçti.
-Amacın ne ha, kafanı patlatmamı falan mı istiyorsun? ~Andre
Acıdan istemsiz birkaç yaş döküldü gözümden.
-Daha buna zor dayanırken kafanı atomlarına ayırmama katlanabilecek misin? ~Andre
Yanımızdaki koltuğa sertçe ittirdi.
-Sesini dahi çıkarma. ~Andre
Sadece 10 dakika kaldı, Tom için ayrılan vakitten geriye kalan 10 dakika. Oturduğum koltukta dizlerimi kendime çekmiş başımı kollarıma dayamıştım, öylece bekliyor ve dua ediyordum. Lütfen yapmamış olsun ama yapmışsa da acele etsin tanrım...
-Son 9 dakika kaldı, sence sevgilin gelecek mi? ~Andre
Hayır demek nankörlük olurdu, Tom'un geleceğini biliyorum. Beni asla burada yalnız bırakmaz.
Başımı aşağı yukarı salladım.-Göreceğiz. ~Andre
İçimden devam ettim sayma, 8 ve 7, sadece 7, dakika.
6
5,
4
3
Andre bana bakıp güldü.-Güvenin boşmuş- ~Andre
Cümlesini bölen şey deli gibi çalan zil ve kapıya çarpan yumruklardı, yerinden kalkıp bakmaya gitti. Kapıyı açtığıni duymamın ardından yere bir şeyin düştüğünü de duymuştum, seslerden anladığım kadarıyla sonrasında Tom yanıma gelecekken aniden duvara ittirildi.
-Sabırlı ol Kaulitz. ~Andre
Salonun kapı eşiğine gelmiştim ilerleyerek.
-Nerede? Sadece göreceğim! ~Tom
Yüzüne inen tokatla gözlerimi kapattım, benim bile canım yanmıştı, hatta kesinlikle benim canım daha çok yanmıştı.
-Sesini yükseltme! ~Andre
Geri açtığımda gözlerimi Tom'un beni fark ettiğini gördüm, bu yüzden konuşmayı kesmişti. 2 poşet vardı yerde, birisinde ne olduğunu çözemesemde diğerinde akan kanlardan bir insan bedeni olduğu belliydi. Patrick yanımıza geldiğinde ikisini de kaldırıp aşağıya inmeye başladı, Andre'nin elleri hâlâ duvara dayalı olan Tom'un yakasındaydı. Bıraktı, bana da kısa bir bakış atıp Patrick'in arkasından indi. Kapıyı kapattığında Tom hızla yanıma gelip başımı göğsüne yaslayarak bedenimi sardı.
-Ödüm koptu; bir şey olacak, yetişemeyeceğim diye ödüm koptu. ~Tom
Duyduğum kalp atışlarından anlayabiliyordum her şeyi. Başımı kaldırdığımda saçlarımı geri çekip yüzüme avuçlarının içine aldı, yara izime bir öpücük bıraktı.
-Bir şey yapmadılar değil mi? ~Tom
Başımı iki yana salladım.
-Yapmadılar. ~Petra
Elim yanağına gitti, kızarmıştı, nasıl vurduysa elinin izi kalmıştı.
-Hayvan... Acıyor mu? ~Petra
-Hayır. Ama öpeceksen acıyor. ~Tom
Parmak uçlarıma çıkıp hafifçe dudaklarımı değdirip öptüm.
-Gerçeği söyle, acıyor mu? ~Petra
-Acımıyor. ~Tom
Başımı omzuna gömdüm, saçlarımı okşuyordu.
-Sana kurabiye yapmıştım. ~Petra
-Bana kurabiye mi yaptın? ~Tom
Halsizliğini bastırmaya çalışıp sevinçle konuştu.
-Evet, hem de tavşanlı. ~Petra
-Tavşanlı mı? Ama sen böyle yapmaya devam edersen ben gerçekten obez olacağım, bak şimdiden çıkmaya başladı göbeğim. ~Tom
Geri çekildiğimde elimi karnına koydu. Gayette düzdü. Olmayan göbeğini pat patlayıp kolundan tutarak mutfağa sürükledim, tepsiden bir tane alıp uzattım.
-Çok tatlı duruyor. Neyse artık sporu arttıracağız. ~Tom
Gülerek konuştuktan sonra ağzına attı, yüzü beğenmiş gibi duruyordu
-Ellerine sağlık. Dışı gibi tadı da çok lezzetli olmuş, tabii kim yaptı? ~Tom
Sırıtmaya başlamıştım.
-Afiyet olsun bebeğime. ~Petra
-Ama yani benim sevgilim daha tatlı. ~Tom
Aniden yaklaşıp yanağımdan ısırdı, sonrasında da öpüyor ve bir yandan da gıdıklıyordu, gülmeme engel olamıyordum.
-Hey! Dur, yapma! ~Petra
Benim gibi gülerken durdu, ciddileşip belimden tuttu ve alnını alnıma dayadı.
-Çok seviyorum seni. ~Tom
Kollarımı boynuna sardım.
-Ben de seni çok seviyorum Tom. ~Petra
Dudaklarımız buluştu, nazik ve hoştu. Giderek sertleşiyor, Tom'un elleri başka yerlere kayıyordu. İşte o an balkonda büyük bir ses yükseldi.
İkimiz de ayrıldığımızda birbirimize sorgulayan bakışlar atıyorduk, sanki bir şey düşme sesi gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑆𝑝𝑖𝑘𝑒𝑟 - 𝑇𝑜𝑚 𝐾𝑎𝑢𝑙𝑖𝑡𝑧
FanfictionBelki o gün buluşmasaydı gözlerimiz ikimizde yaşamazdık hiç birini. Ya da sırf bir kaç güzel an için değer miydi kötü geçen günlerimiz?