"Sayın dinleyiciler. Bir sondakika haberi ile karşınızdayız. Japonya Deniz'ndeki 1 haftadır süren lodos ve şiddetli fırtına sonunda can aldı. Bugün Amerika'dan Seul'e inmesi beklenen 'Korean Air A330-300 + Boeing 747-400 ' yani saat 11 uçağı İncheon Havalimanı yakınlarında 500 metreden yere çakıldı. Uçak 624 yolcu kapasitesine sahipti. Uçaktaki 624 kişinin yaşama şansı yok denecek kadar az. Ambulans ve itfaiye ekipleri şu anda uçağa müdahale ediyor."
Geri kalanını dinleyemedim. Kalbime büyük bir hançer saplanmış gibi kollarımı kendime çekip iki büklüm oldum arabanın içinde. Hayattaki tek yakınım en değer verdiğim annem... Düşüncesi bile kötüydü. Ben bu acıya nasıl dayanacaktım. Annemin ölmesine nasıl dayanacaktım. İçimdeki acı tarif edilemezdi. Öyle büyük bir acıydı ki bu ağlayamıyordum bile.
Belki de kabullenemiyordum annemin ölmesine. Dışarıya vuramıyordum içimdekileri. Öyle ağlamak bağırmak isyordum ki ciğerlerim sökülsün ses tellerim kopsun gözlerim kör olsun. Aylarca ağlamak hiç durmadan.
Ne kadar öyle durdum bilmiyor sanki zaman kavramımı yitiriyordum. Tırnaklarımı avcuna batırdım. Şu an içimde yaşadığım acı fiziksel acıyı bile bastırıyor, hislerimi yok ediyordu. Öyle ki sırtımı sıvazlayam Hyunjin'i bile hissetmemiştim. Beni kollarımdan tutup kaldırmaya çalışmış ama ben sanki ölmüşüm ve bedenim katılaşmış gibi duruyordum. Onca çabasına rağmen kalkmamış, kalkamamıştım.
En sonunda kafamı dizlerimden kaldırdığımda benim gibi gözleri dolmuş ama ağlamamak için savaş veren Hyunjin'e bakmıştım.
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Gözyaşlarım yeni kendine gelmiş olmalı ki akıyordu. Bu olmuş olamaz annem ölmüş olamaz.
Annemin yerine ben ölmek istiyordum. Zaten hiçbir işe yaramıyordum. Oysa annem öyle değildi, herkesin ona ihtiyacı vardı. Babamın, her gün bıkmadan sıkılmadan mama verdiği sokak kedilerinin, her gün suladığı çiçeklerin -gerçi gittiği zamandan beri kurumuştur-, kardeşlerimin -ki onlar da ölmüştür- ve benim, Benim, Benim.
Hyunjin'e döndüm titreyen ellerim ile yaklaştım. O da kollarını bana sardı. Gözyaşlarım artık kontrolümden gitmiş Hyunjin'in omzunu ıslatıyordu. Bana bişeyler diyordu ama anlayacak mecalim kalmamıştı.
Kendimi az da olsa toparlamış "A-annemin yan-nın-a git-mek-k i-isti-yorum. " İç çekmekten doğru dürüst konuşamamıştım bile.
Hyunjin onaylamış ve arabayı hızla kaza alanına doğru sürüyordu. İçimde tanıdık bir duygu vardı. Tıpkı 10 yaşımda annemin Songkang tarafından öldüresiye dövüldükten sonra hissettiğim duyguydu.
Kaybetme... Çaresizlik... Yanlızlık...
.
.
.Az sonra gelmiştik kazanın olduğu yere. Uçağı gördüğüm gibi dizlerimin bağı çözülmüş ve yere düşmüştüm.
Hyunjin her zaman olduğu gibi şimdi de yanımda bana dersten oluyordu. Heyecandan montumu okulda unutmuştum. Üşümemem için bana montunu vermişti ve yandaki banka oturtmuştu beni. Kolları yine sırtımı sıvazlarken beni teselli ediyordu.
Uçak düştüğünde yangın başlamış bir yandan itfaiye bir yandan sağlık ekipleri her tarafı sarmıştı. İnsanlar belki hâlâ bir umut yaşıyordu ama yangın onların canını alıyordu.
Havalimanından çalışanlar da gelip oturma düzenine göre kim nerede onu anlamaya çalışıyordu. Yani etraf tamamen savaş alanına dönmüştü.
Hyunjin telaş içinde Minho ile konuşuyordu buraya gelmeleri için. Daha çok insanın beni teselli etmeye faydasının olacağını düşünüyordu galiba ama beni artık teselli edecek kimse kalmamıştı. Zaten tek kişi vardı bana iyi hissettiren ama şimdi o da bu enkazda can vermişti.
Sadece annem için değil kardeşlerim için de üzülüyor, onlar için de gözyaşı döküyordum. Öz olmasalar da onları çok seviyordum. Belki çoğu öz kardeşten daha iyilerdi. O adamdan sonra beni toparlamışlardı annem ile.
Anneme de iyi gelmişlerdi ve önceki hayatında yaşadığı zorlukları unutmasını sağlamıştı. Hele küçük kız kardeşime hamile olduğunu anlayan annemin sevinci görmeye değerdi.
Sağlık ekipleri ellerinde ceset torbaları ile enkaza doğru gitmeye başladıklarında ayağa kalktım. Kalbim göğüs kafesimi delecek şekilde atıyordu.
Teker teker cesetler çıkmaya başladı. Kim bilir ne kadar yaşanamamış hayat vardı. Çocuklar, bebekler. Yangın sönüyor etraf çok kötü kokuyordu. Hyunjin'in kollarında izliyordum olan biteni.
10 dakika içinde önümüzde bir araba durdu ve içinden Jisung, Minho, Sungmin, Chan, Felix ve Changbin inince ağlamam daha da artmıştı. Artık başım ağrıyor, başım dönüyordu ama annemleri görmeden kendimi bırakamazdım.
İçimden belki annem uçağa yetişememiş ve başka bir uçakla geleceğini umut ediyordum lütfen öyle olsun. Bunları düşünerek enkaza baktığımda telefonum çaldı. Arayan babamdı. Açtım ve titreyen ellerim ile kulağıma götürdüm.
"Baba... "
"Biliyorum oğlum, biliyorum. " ardından bir hıçkırık duydum. Onun ağladığını ilk defa duyuyordum. Annemi gerçekten seviyordu. Çocuklar için canını bile verirdi.
"Jeongin neredesin? "
"Düşen uçağın yanındayım. "
"Tamam oğlum sen şimdi sakin oluyorsun ben de öğlen uçağı ile yanına geleceğim. Yanında kim var? Sen dayanamazsın, birisinin sana destek olması gerek. "
"Yanımda arkadaşlarım var, endişelenme. "
"Tamam canım gelicem ben. " sona doğru sesi kısılmıştı.
"Hı, hı" diye onaylamıştım onu.Telefonu kapatınca gözlerim yine enkazı bulmuştu. Simsiyah ceset torbaları arabalara bindiriliyordu hâlâ.
"Jeongin... " dolu gözleri ile Felix konuşmuştu ve bana gelip sarılmıştı. Ardından diğer yanıma da Seungmin sarılmıştı.
"Ekmeğim ağlama lütfen... " Jisung konuştuğunda gözüm ona dönmüştü. Şu an herkes dolu gözlerle bir bana bir enkaza bakıyordu. Herkesi etkilemişti bu olay.Ağlamamak elde değildi. Jisung önümde diz çöküp ellerini ellerime kenetlendi destek olarak. Onları seviyordum, Chan Changbin ve Minho ile samimi olmasak da destek için gelmişlerdi. Sanırım düşündüğümden çok yakınım varmış. Bu beni biraz gülümsetmişti.
Etraf yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlamış, aileler ve haber kanalları gelmişti. Herkes ağlıyor ve konuşuyordu. Bu da çok uğultu çıkarıyordu. Zaten ağrıyan başım daha da ağrımaya başlamıştı. Aklıma sürekli annem ile anılarımız doluyor ve derin bir özlem duygusu içimi kaplıyordu. Ne zamandır koynunda uyuyup kokusunu içime çekmeyi istediğimi annem gelmeyecekti. Hayatım boyunca artık o kokuya muhtaç olacaktım.
Arkadaşlar Jeongin'in duygularını aktarmada çok zorlandım. Annenin vefatı çok büyük bir zorluktur. Ben de bunu bilmediğim için yarım yamalak bişeyler yazdım. Kötü olduysa kusura bakmayın.
Oy ve yorum olmaması yazma isteğimi düşüyor. Lütfen oylayalım.
Teşekkür ederim
🩷🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Geçmişiz | HYUNİN
RomanceBirkaç psikolojik sorun biraz taciz biraz yetersizlik biraz kaybetme biraz da zorbalık belki ucundan da Hyunjin. Acaba araya karışan Hyunjin hayatımı değiştirecek mi yoksa beni daha da mı bilinmezlere sokacak... ~Angst? Karar veremedim.