Yaklaşık 2 saattir hâlâ bu enkazın önünde annemin ve kardeşlerimin belki çıkan ya da daha orda olan cesetlerini bekliyordum. Her geçen dakika içimdeki dayanılmaz acı daha da artıyordu. 7 kişi bana destek olsa da hiçbir işe yaramıyordu.
Saat 3'e gelmişti ve hâlâ enkazdan bedenler çıkmaya devam ediyor her çıktıklarındaysa etraftaki bağırış ve çığlıklar daha da artıyordu.
Bir arabanın ortalığı toz duman etmesi ile gözüm oraya dönmüştü. Bu araba tanıdıktı, babam. Birkaç saattir oturduğum banktan kalkıp arabanın yanına gittim. İçeriden yüzü gözü ağlamaktan şişmiş olan babam çıkmıştı.
Gelip kollarını bana sarmıştı.
"Geldim oğlum, kendini harap etmişsin şu gözlere bak. Ağlama artık hasta olacaksın. " diyordu ama kendisinin de benden bir farkı yoktu.
"Haber geldi mi hiç. "
Kafamı olumsuz anlamda salladım.Gözleri bu sefer de arkadaşlarımı bulmuştu. Yanlarına gidip
"Çocuklar siz de yoruldunuz. Daha fazla burada durmayın. Hem bakın ben geldim. Aileniz merak etmiştir. "Jisung öne atılıp
"Hayır gitmeyeceğiz. Arkadaşımızı böylesine zor bir anda yanlız bırakmayacağız. Kalmamıza izin verin."
Beni çok önemsediği her halinden belliydi. Tanımamasına rağmen annem ve kardeşlerim için ağlamıştı ben ile beraber. Sonra Minho'lara dönüp
"Siz istiyorsanız gidebilirsiniz. Sonuçta Jeongin ile samimi değilsiniz. Sizi de peşimizde sürüklemeyelim. Hem gerektiği kadar destek oldunuz. Teşekkür ederiz. "Uzun bir uğraşan sonra Minho, Changbin ve Chan'ı eve göndermiş ve kalanlar da burada kalmıştı. Felix babam ile resmen tartışmış ve ne olursa olsun yanımda olacağını söylemişti. Babam da kırmamış bizimle birlikte beklemeye başlamıştı.
Yanımıza bir görevli gelmiş ve eğer yakınımız bu uçakta öldüyse ××××× hastanesine kimlik doğrulama için gitmemizi söylemişti.
Bir gün bu da yaşanacaktı ha. Birkaç ay önce böyle şeyler söyleselerdi inanmaz gülüp geçerdim ama birazdan annemin cesedini alacaktık. Felix'leri arkamızda bıraktık ve hastaneye gitmeye başladık. Onların gelmesine gerek yoktu kimliklerini doğrulayıp çıkacaktık zaten.
Araba ile hastaneye giderken babam yanımda olduğu için kendimi az da olsa daha iyi hissediyordum.
...
Hastaneye varınca uçak kazasında vefat edebimiz olduğunu söylemiş ve morga yönlendirilmiştik. Az sonra bir görevli geldi.
"Efendim uçak kazasında ölen yakınınız var değil mi? "
"Evet"
"Kaç kişi olduklarını sorabilirmiyim? "
"Eşim ve iki çocuğum. "
Kadının üzüldüğü ve bunu belli etmediği yüzünden anlaşılıyordu.
"Koltuk numaraları kaçtı? "
"345, 346 ve 347."
"Efendim uçak hızlı bir şekilde yere düştüğü için insanlar savrulmuş olabilir. Aynı zamanda yangın da vardı. Sizi de bunun için çağırdık. "
dedi içeri geçerken. Ben de gidecektim ki babamın beni durdurması ile geçemedim."Oğlum bu benim için bile çok zor. Seni düşünemiyorum. Hem küçüksün onları bu halde görmen iyi olmaz. "
"Ama ba-"
"Aması yok Jeongin dışarıda kal. "Onu onayladım. Doğru söylüyordu annemi o şekilde görmeyi yüreğim kaldıramazdı. Az sonra bir yakarış sesi geldi içeriden. Babam ağlıyordu hem de sesli bir şekilde.
"Nasıl bu hale geldiniz, nasıl? "
Onun ağlama sesini duydukça benim de ağlamam hızlanıyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.Kapıdan herşeyini kaybetmiş bir adam gibi çıkmıştı. Annemi gerçekten sevdiğini biliyordum ama bu denli kendini mahvedecek olması gerçekten garip gelmişti.
Geldi ve bana sarıldı
"O-oğlum."
Sarılmasına karşılık verdim.
"Onlardı. 2 güne bize gönderirler. "
Kafamı salladım. Yapacak bişey yoktu. Ağlamak onları geri getirmiyordu. Başım da saatlerce ağlamaktan çatlıyordu. Gözlerim bile kurumuş gözyaşı akıtamıyordu. Kabullenmek ne kadar zor olsa da bunun bir yolunu bulmalıydık.Beraber eve geldik. İkimiz de ağlamaktan harap olmuştuk. Ne konuşmaya ne dinlemeye halim yoktu. İçeri girdiğim gibi odama çıktım.
Yatağa kafamı koyunca derin bir uyku beni kollarına almıştı.
...
Uyanınca acıkan karnım ile aşağı indim. Babamın bişeyler hazırlıyor oluşu beni mutlu etmişti. Sofrayı hazırlamıştı ben de gelip otırdum. Aslında içimden hiç yemek gelmiyordu, açlıktan ölsem dahi boğazımdan geçmezdi ama kendimi buna alıştırmalıydım. Annem ve kardeşlerim artık yoktu ve bu masa ben her aşağı imdiğimde eksik olacaktı.
Oturup sessizce yemeklerimizi yemeye başkadık
"Özür dilerim. "
Babam hıçkırarak söylemişti bana. Kafamı ona döndürdüm devam etti
"Annen ile Amerika'ya gitmek benim fikrimdi. Kardeşin bir bahaneydi şirket açmak için götürdüm onu ama keşke götürmeseydim. Çok özür dilerim senden Jeongin. Affet beni. "
Böyle hissetmesi açıkçası beni şaşırtmıştı geçen süre boyunca hiç onun suçu olduğunu aklımın ucundan bile geçirmemiştim.
"Baba kendini suçlama. Nereden bilebilirdin böyle olacağını. Benden özür dilemek zorunda değilsin. "
Elimi sıktı ve
"Teşekkür ederim oğlum. "Karnımın doyması ile masadan kalkmıştım.
"Ben odamdayım."
"Tamam oğlum. "Odama çıktığımda bıraktığım telefonda birsürü bildirim geldiğini gördüm.
Hyunjin 13 kere, Felix 16 kere, Seungmin 9 kere, Jisung da 18 kere aramıştı beni. Bir de mesaj atmışlardı.Hepimizin olduğu bir grup kurdum ve olanları anlattım. Gruba Changbin, Chan ve Minho'nun da katılması ile onlara da açıklmıştım olanları. Tekrar kendimi uykunun kollarına attım.
Bu bölüm biraz hızlı oldu ama daha planlarım var o yüzden hızlı yazmak zorunda kaldım kusura bakmayın.
Sığınak adlı bir kitap yayınlamıştım. Onun giriş bölümünü değiştirip baştan yazdım bakmak isteyen varsa hesabımda bulabilirsiniz. Zombi salgını konulu Hyunin kitabı ve bol aksiyon ve kaos dolu. 3 bölümü yayımlandı. Bu kitaptaki gibi 600 kelime değil de 1200 kelime yazıyorum. Bakmanızı öneririm. Tam adı Sığınak || Hyunin
Teşekkür ederim
🩷🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Geçmişiz | HYUNİN
RomanceBirkaç psikolojik sorun biraz taciz biraz yetersizlik biraz kaybetme biraz da zorbalık belki ucundan da Hyunjin. Acaba araya karışan Hyunjin hayatımı değiştirecek mi yoksa beni daha da mı bilinmezlere sokacak... ~Angst? Karar veremedim.