Nefret

166 19 17
                                    

Uyandığımda başım çatlayacak bir seviyedeydi. Çekmecemdeki ağrı kesiciyi alıp içtim ve kendimi tekrardan yatağa bıraktım. Alt kattan da bir ses gelmiyordu. Aşağıya inmeye karar verdim. Adımlarımı merdivenlere yönelttim. Mutfağa gittim ve masanın üstündeki not dikkatimi çekti.

Notta;
Jeongin oğlum sana haber veremediğim için kusura bakma ama erkek kardeşin oradaki lisesinden atıldığı için baban onu alıp Amerika'ya getirme kararı aldı ve şirketimizin bir şubesini Amerika'da açmak istedi. Benim de annesi olarak gitmem gereyordu. Kız kardeşini de aldım. Lütfen kendine iyi bak ne zaman döneceğiniz belli olmaz beni her gün ara olur mu? Kendine dikkat et.

Yazıyordu. Ama neden beni burada bir başına bırakıp gitmişlerdi. En zor zamanlarımdan geçiyordum ve annemim yanımda olması gerekiyordu. Ancak fazla kafaya takmıyordum. Yanlızlığı ben de severdim ama pskolojik olarak yanlız kalamazdım. Annemin kucağına ve kokusuna bu kadar hasretken gitmeleri çok kötü olmuştu.

Notu buruşturup çöpe attım ve odama doğru yol aldım. Kafam zongluyordu. Bir uyku ilacı daha alıp uyumuştum.

Ertesi gün okula gitmek için günlük rutinlerimi yaptım. Dün oluşan morluk neredeyse görünmüyordu ama biraz kapatıcı sürdüm işimi garantiye alarak. Tekrar durağa doğru gittim. Bu sefer diğerleri yoktu. Tek başıma yaptım yolculuğumu. Sınıfa girdim. Herkes birileriyle konuşuyordu. Felixler ise ortada yoklardı. Sırama doğru giderken üstümde bir çift göz hissettim ama bakmamıştım.

İlk ders zili çalmış ve derse başlamıştık. Arkadaşlarım gelmiş ve oturmuştu kendi hallerinde konuşuyorlardı.
"Sabah sizi otobüste görmedim nerdeydiniz? " dediğimde felix bana bakıp
"Burslu ve eziklerle gelmemeye karar verdik. Artık şoförler bırakıyor bizi"
duyduklarım ile şok olmuştum. Bana ezik ve burslu demişti hem de en yakınım dediğim kişi.

Kafamda yine düşüncelerle savaşıyordum.

'GÖRDÜLER İŞTE SENİN NE MAL OLDUĞUNU. EN DOĞRU KARARI VERDİLER SENDEN UZAKLAŞMAK EN İYİSİ. KİM VAR ŞİMDİ YANINDA. HERKESİ 1 GÜNDE KAYBETTİN. ANNENİ BABANI KARDEŞLERİNİ ARKADAŞLARINI VE EN ÖNEMLİSİ AKLINI. DELİRECEKSİN EN SONUNDA.

Gözlerim dolmaya başladı. Onlar bana bunu yapmazdı. Gerçi daha dün tanıştığım kişilerdi güvenmem hata olurdu.

Yine sıkıntılarımdan biri. Garip garip senaryolar kurmak. Beynim bana oyun oynuyordu. Kafamı sıradan kaldırdım. Kapıdan içeri girdiler. Yanıma oturdu Jisung diğer ikisi de karşıma.

"Dünki çocuk araştırdık. Hyunjin'in kuzeni Yeonjun büyük ihtimalle. Zaten okulun zorbasıymış. Gelen geçene zorbalık yapıyormuş. " 
Felix bunu derken ben de o anı aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Evet biliyorum küçük bişeydi ama bu beni çok etkilemişti, zaten hep narin bir çocuk olmuştum.

Onları onaylayıp hocanın gelmesini bekledim. Sonunda bugün ders işleyecektik...

.
.
.

Sonunda dersten çıkmıştık. Daha ilk dersten kafam allak bullak oldu. Bu şekilde dersler sonrasında sonunda öğle teneffüsü gelmişti ve bizim öğleden sonra sadece 1 derdimiz vardı. Hep beraber çıkışta kafeye gitmenin planlarını yaparken kantine varmıştık. Yemeklerimizi yerken zaman geçmişti ve sınıfa gidiyorduk.

İçeri girmek için kapı kolunu indirdim ve kapıyı kendime doğru çektim. Çekmemle birlikte kapının önündeki kişi yere yapışmıştı. Yüzüne bakınca bunun Hyunjin olduğunu anladım. Bana öldürücü bakışlarını atıyordu. Ayağa fırlayıp
"Ne yaptığını sanıyorsun!! Bilerek mi yaptın. Eğer öyleyse seni gebertirim!!! "
Arkadan Changbin'in gülmesi ile ağzımdan minik bir kıkırtı çıkmıştı. Keşke çıkmasaydı.

Hyunjin gülmem ile birden ayağa fıramış ve beni yakalatımdan tutarak duvara dayamıştı. Ardından da saçlarımdan tutup beni yere fırlatmıştı. Olayların aniden gelişmesi nedeniyle arkadaşlarım birşey yapamamıştı. Yere düşünce ise beni kaldırmış ve arkalarına almışlardı.

Ağlamaya başladım. Hayır bunlar tekrardan olamazdı. Annemin dokunmaya kıyamadığı saçlarım tekrardan zarar göremezdi. En son saçlarımı tutup çeken o Songkang'tı. O zamandan annem dışında kimsenin saçlarıma dokunmasına izin vermedim.

Aklıma tekrar o düşüncelerin dolması ellerimin titremesine ve kulaklarımın çınlamsına sebep olmuştu. Dışarıya içimdeki duyguları vurmayı sevmezdim. Bundan dolayı tuvalete gitmek için adım attı. Ne Jisung'un Hyunjin'e bağırması ne Felix'in benim suçum olmadığını söylemesi ne de Seungmin'in ağlamamı durdurma çabalarını durmuyordu. Sadece buradan gitmek istiyordum.

Diğerlerini arkamda bırakarak bizi izleyen kalabalığı geçtim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve bir kabine girdim. Neden bu kadar küçük şeyler için gözyaşı döküyorum bilmiyorum. Galiba yaşadıklarım yüzündendi.

Ne kadar orada oturup ağladım bilmiyorum. Kaçıncı zil çaldı bilmiyorum. Kaç kişinin konuşmasını dinledim kapı ardından bilmiyorum ama hava almam lazımdı. Açtım kapıyı ve dışarı çıktım yüzüm gözümün şiş olmasını umursamayarak. Koridorda kimler bana baktı, kaç göz bana çevrildi, kim benim hakkımda birilerine bişeyler söyledi hiçbirini duymuyorsun. Ayaklarım beni sadece dışarı götürüyordu.

Galiba ilaçlarımı almalıyım. Buna daha fazla katlanamıyordum. Sınıfa doğru gittim. Etraf sanki boşluktu kimse yoktu. Belki şu anda üç göz bana dönmüş iyi olup olmadığımı soruyordu ama ben ne duyuyor ne de cevap verebiliyordum. Çantamı topladım ve ilaç kutusunu elime aldım, kapıya yöneldim.

Önüne bir engel çıktı galiba. Kafamı kaldırdım ama hiçbişey görmüyorum. Kulaklarım çınlamaya başladı. Birden yüzüme yediğim yumruk ile afalladım. Ayağa kalkarak tekrar yürüdüm ama bu sefer de karnıma tekme yedim. Sanki bişeyler görmeye başladım. Karşımdakinin Yeonjun olduğunu farketmem ile gözlerim büyüdü. Elimdeki ilçe kutusunu aldı ve çöpe boşalttı. Sadece görüntü vardı ne diyordu anlamıyordum.

Bana doğru geldi tekrar. Etrafıma baktım. Jisung, Seungmin ve Felix öylece bakıyordu. Gerçi ne yapabilirlerdi  Hyunjin'in kuzeni sonuçta.

Yüzüme tekrardan bir yumruk yemem ile yere düştüm. Sonra da tekmeler. Vücudum bir tepki vermiyordu. Elimi bile kaldıramıyordum. Sadece şu lanet zorbanın yorulup gitmesini bekledim. Sanki acı da hissetmiyordum.

Geliba sonunda bitmişti. Gözlerini açtım ve direkt onunla birleşti gözlerim Hyunjin. Sırıtıyordu bana bakarak. Ne yapmıştım ki ben ona. Gülüyordu, acı çekmemi seviyordu galiba tıpkı Bay Songkang gibi. O adamı hatırlatınca beynime bir sızı girdi. Kaftasımı delip geçiyor gibi hissediyorum.

Acıyı umursamayarak çantamı aldım elime ve dışarı çıktım. Gözler bana acı ile bakıyordu tıpkı tecavüze uğradığımda bana bakanlar gibi. Her tarafım ağrıyor ve çığlık ata ata ağlamak istiyordum. Burada yapamam ama. Okulun dışına çıkarken zilin çalması ile çoğu kişi sınıflarına giriyor, ben hiçbişey yaşanmamış gibi yürüyordum.

Eve nasıl geldim bilmiyorum. Kendimi yatağa attım. Gözlerim kapandı yavaşça.

Daha kimse okumamış. Bu kitabın büyüyeceğini sanmıyorum ama yazmaya devam edeceğim. Sizi seviyorum 🩷🩷

Artık Geçmişiz | HYUNİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin