Minsung

145 11 25
                                    

O kazanın üzerinden 2 ay geçmişti. Biraz alışmış sayılırdım tabi buna her ne kadar alışmak denir bilmiyorum. Artık ilk haftalardaki gibi her gün ağlamıyordum. Bana en çok destek veren de arkadaşlarım ve babamdı. Babamın gelecek aya tekar Amerika'ya dönmesi gerekiyordu. Bunun için üzülsem de temsil gerektiğini anlıyordum. Arkadaşlarım da her zaman banim yanımda olmuştu. Çok samimi olmadığım Minho, Chan ve Changbin de grubumuza katılmıştı. 8 kişilik geniş bir gruptuk.

Haftada en az bir gün sahile gider beraber vakit geçirirdik. Bazen de birbirimizde yatıya kalırdık. Alışmamda bana oldukça yardımcı olmuşlardı.

Hyunjin ise bana en çok destek verenlerdendi. Bana yakın biriydi en başından beri. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum ama bu zamanlard biraz durgun ve düşünceli gibiydi. Sorduğumda ailesi ile arasında bir sorun olduğunu söylemiş ben de daha fazla üstüne gitmemiştim. Şu sıralar hep bende yatıya kalmak istiyor, bazen beni evine çağırıyor ve çokça beni ne kadar sevdiğini ve bırakmak istemediğini dile getiriyordu. Onun sevgisini içimde hissedebiliyorum. Beni gerçekten sevdiğini de biliyordum ama kafamı bulandıran bişey vardı ve ben onu öğrenmeden Hyunjin'e karşı olan hislerimi tam anlamıyla adlandıramayacaktım. Onun hakkında bir şey beni rahatsız ediyordu. Sanki onla olmak yanlıştı.

Okulda çok sarılmıyordu ama eve gelince kendimi ona sarılmış yatarken buluyordum. İlişkimizin henüz bir adı yoktu. Sadece flört ediyorduk. Ne o ne ben ilk adımı atıyorduk. İkimiz de ilk adımı atmaktan korkuyor aynı zamanda birbirimizin de atmasını istemiyorduk. Sanki bişeyler vardı gizli olan, onlar ortadan kalktığında herşey düzelelecek ve birbirimize koşacaktık.

Bu gün de Minho bizi yatıya çağırmış ve çok önemli bişey olduğunu söylemişti. Ben de pijamalarımı çantama sokuşturmuş ve yola çıkmıştım. Önceden birkaç kere Minho'da yatıya kalmış olduğumdan yolu biliyordum. Zaten çok uzak değildi. Normalde Hyunjin de benle gelecekti ama geç kalktığını ve daha hazırlanmadığını söylemişti. Ben bekleyebileceğimi söylemiş ama gerek olmadığını, gidebileceğimi bçraz geç kalacağını açıklamıştı. İçimde garip bir his vardı.

Minho'nun evinin önüne geldiğimde ailesinin iş gezisinde olduğunu bildiğimden rahattım. Zili çalmam ile Chan açmıştı kapıyı. Gülümseyerek içeri aldı beni.
"Minik tilki nasılsın? "
"İyiyim hyung sen? "
"Ben de iyiyim. Hyunjin yok mu? "
"Geç uyanmış biraz geç kalacak. "
"Tamam bebek ekmek içeri gir bakalım. "
"Ya ama hyung! Kaç kere bana bebek ekmek deme dedim!! "
"Ne yalan mı? Bebek ekmek değilmisin? "
"Değilim."
"Öylesin."
"Of, tamam tamam öyleyim. "

İçeri geçip toplanmış olan ekibin arasına girdim. Herkes kendi kafasındaydı. Seungmin ve Felix yine atışma içindeydi. Yerde yuvarlanmış ve birbirlerini ısırmaya başlamışlardı bile. Herkes onların bu haline gülüyordu. Atışma bitince telefonumu elime alıp biraz onunla oyalanmıştım.

Sonra Hyunjin'in gelmiş ve beraber yemek yemiştik. Şu an ben, Felix, Seungmin ve Jisung salonda oturuyorduk, değerleri ise ortada yoktu. Sıkılmaya başlamıştım, telefon da artık sarmıyordu. Changbin içeri girmeden kapıdan başını uzatmıştı
"Gelsenize dışarıda hava güzel orada oturalım. "
Onaylamış ve dışarı çıkmıştık. Arka bahçede geniş bir örtü serilmişti. Güneş daha yeni batıyordu bu nedenle gökyüzünü turuncu pembe tonlara bürünmüştü. Örtünün üzerinde puflar ve minderler vardı. Ortada da küçük bir sehpa. Minho da gelmişti ama Hyunjin ve Chan ortada yoktu.

Henüz oturmamıştık ortam cidden çok güzeldi. Birden üst katın balkonundan Hyunjin ve Chan çıkmış ve ellerindeki sepetlerle pembe gül yaprakları atmaya başlamıştı. Anlamaz şekilde onlara bakıyorduk, Minho adımlarını Jisung'un yanına atmış ve ellerini tutmuştu. Yapraklar tam olarak üstlerine düşüyordu. Minho utanmış bir surat ifadesi ile Jisung'un ellerini öpmüştü. Biz hepimiz nefesimiz kesilmiş bir şekilde onlara bakıyorduk.

Jisung da utanmış yanakları al al olmuştu. Çok tatlı duruyordular. Minho dudaklarını Jisung'un ellerinden çekmiş ve
"Jisung... Senden ilk gördüğüm andan beri hoşlanıyorum. Sınıfa ilk adımını attığında içimi kıpır kıpır etmiştin. O zamandan beri hislerimi adlandırmaya çalışıyorum. Dün karar verdim ben seni bu dünyadaki herşeyden çok seviyorum. Bu kısa zamanda sana öylesine çok bağlandım ki uyurken bile rüyalarımı süslüyordun. Seni sevmekten çok daha fazla duygu barındırıyorum içimde. Belki de aşığım sana. Sen de bunu çok iyi biliyorsun. Erkek arkadaşım olur musun? "

Jisung'un pembelişmiş yüzü daha da kızarmıştı. Çok tatlı görünüyorlardı. Minho hyungun Jisung'a duygularının olduğunu biliyordum ama bu kadar erken açıklayacağını tahmin etmemiştim. Jisung da ona karşı boş sayılmazdı. Sevgili olsalardı çok yakışırlardı. Jisung donmuş kalmıştı. Minho ellerini tekrar öptü ve
"Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Biraz düşün istersen. "
Jisung girdiği transtan çıkmış ve kekeleyerek
"N-ne! Düşünmek mi! Düşünmek ne demek? B-ben kabul e-diyorum. Düş-ünmeye gerek yok. "
Minho Jisung'un bu tatlı hallerine gülmüştü. Biz de önce 'ooo' lamış sonra Minho'ya katılmıştık.

Minsung'u da sevgili ettik ama kaoslar yakındaaa.

Oy ve yorum atmayı unutmayınn! Bu şekilde yazma isteğim artıyor ve mutlu oluyorum.

Teşekkür ederim
🩷🩷

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Artık Geçmişiz | HYUNİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin