Gözlerim ısrarla bana ihanet ederek onları izlemeye devam etti. Günlerdir, haftalardır onları uzaktan izlemek, mutluluklarından nefret etmeme neden olmaya başlamıştı. Masum bir düşünce olmayabilirdi, yine de kendime kızıyordum. Onun mutlu olduğunu görmek yetmeliydi bana, neden mutluluğu beni mahvediyordu anlam veremiyordum.
Sevmek bu değildi. Bu düpedüz bencillikti. Benimle mutlu olmasını istediğim için bencillikti. Her gün onları okulda görmek yetmiyormuş gibi, bir de evimin önünden geçerek, onların birlikte neler döndüğünü bilmediğim o eve girmelerini görmekten usanmıştım.
Sanıyordum ki, Alphan hiçbir zaman eşcinsel olduğunu fark etmeyecekti. Bu sayede onun yanında herhangi bir erkeği görmeyecek ve kalbimin kırılmasını izlemeyecektim. Olmamıştı, sandığım gibi olmamıştı.
Şimdi gözümün önünde, yıllarca nefret ettiği herife aşık olması, onunla hiç kimseyi umursamadan istediği gibi yakınlaşması... Ne bileyim, zordu.
Bunu görmek canımı yakıyordu. Mutlu olması güzeldi, beni sevecek diye bir kaide yoktu ama yanıyordum ulan işte. Yanındaki Ömür değil de ben olabilirdim. Kimi kandırıyordum ki? Ben hiçbir zaman onun yanına yakışmazdım.
Gözlerimi bahçede yan yana oturmuş olan ikiliden çekmek istedikçe daha fazla yoğunlaşıyordu ilgim onlara. Kendimle çelişiyordum. O Ömür'e bakıp gülümsedikçe ben de gülümsüyordum ama ısrarla benimle olmasını daha fazla istiyordum. Olmayacaktı ama bu isteklerime engel olmuyordu.
Onun mutlu olması güzeldi, yeterliydi ama ben değildim. Sanırım sorunum buydu. Canımın bu kadar yanması, bu kadar kırıklarla dolmamın nedeni buydu; benimle mutlu olmasını istiyor olmam.
Sınıfın kapısı açıldığında, tek başıma oturup bahçedeki çifti izlediğim sıramda kıpırdandım. Bakışlarımı onlardan çekmeye çalışsam da yapamıyordum. Kendi canımı kendim yakıyor ve bundan hayıflanıyordum. Aptaldım.
Yanıma bir beden oturduğunda istemsizce bakışlarımı sağıma çevirdim.
"Yusuf?"
Kaşlarımı kaldırarak yüzüne bakarken hangi dağda kurt öldüğünü sorgularken buldum kendimi. Çünkü şu an olmayacak bir şey oluyordu.
"Berkan?"
Bakışlarını yüzümden çekip az önce izlediğim ikiliye baktı camdan. Yutkunarak başımı önüme eğdim. Utanç verici bir durumdu, aciz bir insan olduğumu hissettiriyordu.
"Stalk mu yapıyorsun?" diye sordu elindeki karton kahve bardağını dudaklarına yaslayıp bana bakarken.
Sağ bacağımı sıranın üstünde katlayıp bedenimi ona dönük olacak şekilde hayretle ona çevirdim. Sırtımı kalorifere yaslayıp kaşlarımı kaldırarak yüzüne baktım.
"Senin şu an," dedim ve baş parmağımla arkamı işaret ettim. "Şurada olup, tensel temas saçmalıklarını zırvalaman gerekiyordu. Ne yapıyorsun burada?"
Dudaklarına yasladığı karton bardaktan birkaç yudum alarak dudaklarını yalayıp gülümsedi. Gözlerini bir iki saniyeliğine kapatıp açtığında merakla ona bakıyordum. Cidden, Ömür ve Alphan'ı rahat bırakmamak için her şeyi yapan kişinin şu an karşımda stalk yapmama laf etmesi hayret verici bir durumdu.
"Hasar kontrol," diye cevapladı sorumu.
Anlamayarak kaşlarımı çattım. Neyin hasarını kontrol etme gereği duymuştu mantıklı bir cevap bulamamıştım.
"Neyi?"
Bardağını masaya bırakıp öne doğru eğilerek ellerini birleştirdi masanın üzerinde. Kafasını hafifçe bana çevirip omzunun üzerinden yüzümdeki ifadeyi izliyordu.
"Yani, sevdiğin herifin bir başkasıyla aşk yaşaması senin ne kadar canını yakıyor onu anlamaya çalışıyordum," dedi her zamanki gevşek tavrıyla.
Bu istemsizce beni sinirlendirirken dişlerimi sıkarak sırada önüme döndüm tekrar. Uğraşılacak adam değildi. His gibi bir şeyden haberi olmayan biriyle sevdiğim adamın başkasıyla aşk yaşamasının benim canımı ne kadar yakıyor olduğunu konuşacak değildim. Kaldı ki, arkadaşlığımız boyunca Berkan'la hiç dertleştiğimiz de olmadığına göre, ona cevap bile vermeye niyetim yoktu.
Gözlerimi kapatarak sırtımı sıraya yasladım ve kollarımı göğsümde bağlayarak onu görmezden gelmeye çalıştım. Duygusuz herifin teki olduğu için, acıdan da sevgiden de bir bok anlamıyor olması garip değildi.
"Şşş," dedi kolumu koluyla dürterek. "Şaka yapıyorum lan, alındın mı?"
Cıklayıp sinirle gözlerimi araladım. Yüzüne bakarak elimi kendi yüzümün önünde salladım.
"Gülüyor gibi mi görünüyorum?"
Yüzündeki gülümsemeyi usul usul silerken yutkundu. Dudaklarını dişlemeye başladığında kısık gözlerle ona bakmaya devam ettim. Başını tekrar önüne çevirip tahtaya baktığı anda nedensizce karşımda Alphan'ı gördüm.
Alphan'la birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki, gören kuzen değil kardeş olduklarını düşünürdü. Alphan'a olan hislerimi Berkan'ın biliyor olmasına bozulmuyordum. Sadece Alphan'ın ona söylemiş olması ve Berkan gibi birinin bununla sürekli dalga geçeceğini bilerek yapmış olması biraz kırıcı bir durumdu. Yine de ona kızmıyordum, sonuçta Berkan'dan hiçbir şey saklayamıyor olması ona ne kadar değer verdiğini gösteriyordu.
"Espri anlayışımız farklıysa demek ki," dedi omuzlarını silkerek.
Gözlerimi devirdim. Elimin tersini omzuna vurup bakışlarını istemeden üzerime çektim.
"Siktir git Berkan," dedim sinirle.
Uğraşacağım son insandı kendileri. Seviyor olabilirdim, arkadaşımdı sonuçta ama bu onun vasat alaylarını ve küçümseyici tavırlarını çekeceğim anlamına gelmiyordu. Farklı insanlardık zaten her zaman. Alphan'ın olmadığı yerde bir araya bile gelmezdik onunla, bu yüzden birbirimize pek tahammülümüz yoktu bu konuda.
"Tamam," dedi iç çekerek ayağa kalkarken.
Masanın üzerindeki kahvesini alıp sınıfın çıkışına doğru yürümeye başladığında ona bakmaya devam ettim. Tahtanın önünde durup topukları üzerinde bana döndü tekrar. Gözlerimi devirip bakışlarına karşılık verdim bıkkın bir ifadeyle.
"Biliyorum benden haz etmiyorsun ve inan ki hislerimiz karşılıklı ama her halükarda biz arkadaşız Yusuf, biraz yüzün gülsün diye geldim. Belki bu işlerden bir bok anlamıyor olabilirim ama emin ol acıyı biliyorum. Bu şekilde devam edemezsin," diyerek tekrar arkasını döndü ve yürümeye devam etti.
Kahvesini sınıftan çıkmadan önce çöpe attığında gözlerim hayretle aralandı. Sınıfın kapısı kapanırken bakışlarımı çöpten çekemiyordum. Neye alınmıştı, neye sinirlenmişti bilmiyordum ama canının sıkıldığını bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Zira Berkan, dört yıldır hiçbir zaman aldığı kahveyi bitirmeden atmamıştı.