BERKAN
Omuzlarımın üstündeki yorganı düzelterek açtığım filme odaklanmaya çalıştım ama olmuyordu. Delirecektim, bir türlü mantığımı susturamıyordum. Kalbim başka bir şey söylüyor mantığım çok başka bir şey söylüyordu ve ben mantığıma hak vermek için elimden geleni yapıyordum. Aksi halde her geçen gün daha beter canımın yanacağını muazzam duyularım ve altıncı hissimle öngörebiliyordum.
Beni, her seferinde en ufak şeyde bırakıp gitmeye bu kadar meyilli olması o kadar kanıma dokunuyordu ki.. Bu da beni ister istemez ondan soğutuyordu. Beni tanıdığını söylerken en ufak şeyde suçlaması, dinlemeden yargılayıp kendi kendine bir şeyler kurması delirtiyordu beni. Sunduğu hiçbir gerekçe mantıklı gelmiyordu aksine hepsi birer bahaneydi mantığıma göre ve ben kalbimi bir kenara bırakıp düşündüğümde sonuçlar çok iç açıcı olmuyordu.
Canımı yakan da buydu, seviyorken bile onun bu tavırları bazı şeyleri düşünmeden yapmama neden oluyordu. Sırf tavırları ve aptal önyargısı yüzünden kalbimi susturmama neden oluyordu ve bu normal değildi.
Ne yapacağımı bilmiyordum, ne hissetmem gerektiğini bilmediğim gibi. Düşündükçe daha da kötü çıkarımlar elde ediyordum ve bu da ters etki yapıyordu.
Odamın kapısı tıkladığında filmi durdurup içeri giren ablama baktım. Bir elini beline yerleştirmiş, öbürüyle açtığı kapının kulpunu tutuyordu. Gözlerini bende ve yatağımın üstündeki yaşam alanında gezdirip bezgin bir nefes verdi.
"Salak mısın diyeceğim ama bu gayet açık kardeşim," dedi başını iki yanına sallayarak. Ona boş boş bakmaya devam ettiğimde oflayıp saatine baktı. "Neden normal erkekler gibi derdin olduğunda içip sıçmak yerine böyle şeyler yapıyorsun merak ediyorum."
Birkaç saniye boş boş birbirimize baktık, odadan çıkıp gitmesini bekliyordum ama çıkmayacağını anladığımda gözlerimi devirip tekrar bilgisayarımın ekranına çevirdim bakışlarımı.
"Ben sporcuyum geri zekalı, içki içemem."
Başımı eğip birkaç saattir yaşadığım dram filmi sahnesine baktım. Önümde bir aşk filmi açıktı, elimde çikolata kavanozu ve yatağımı kaplayan abur cubur paketleri vardı. Üzerime attığım yorganla birlikte yaşadığım ortam gayet de hoştu ayrıca. Hem ne vardı yani, her erkek içiyor muydu ya da bütün erkekler içerek rahatlar diye bir kural mı vardı amına koyayım?
Bakışlarımı tekrar ona çevirip meydan okurcasına elimdeki kavanozu kaldırıp ona doğru uzattım. "Sen de depresyona girince çikolata kaşıklayıp aşk filmi izliyorsun. İkisi de bitince depresyonun bitiyor, ben de seni taklit ediyorum. Ne var yani?"
Ablam gözlerini devirdi. Aşağıdan babamın sesi geldiğinde oflayıp yanıma kadar geldi ve başımın üstünü öptü. Normalde asla yapmayacağı şeylerden biriydi ama Alphan'ın ölümünden beri bana çok düşmeye başlamıştı. Hoşuma gitmiyor değildi tabi bu.
"Biz çıkıyoruz, bir şey olursa haber ver. Anlatmak istersen de dinlerim, biliyorsun."
Yutkunup başımı salladım. Saate baktığımda gecenin dördüne geldiğini gördüm. Bu saatte yola mı çıkılırdı anasını satayım, sülalede herkes psikopattı.
Odadan çıkarken dikkat edin demeyi unutmadım. Babam zaten birkaç saat önce odama gelmiş ve yola çıkacaklarını söylemişti, ben de ona uyurum dediğim için şimdi rahatsız etmek istememişti muhtemelen. Ebesinin körüne, amcamları ziyarete gidiyorlardı ve şükür ki beni sürüklemelerine engel olan bir maçım vardı iki gün sonra.
Dış kapının sesini duyduğumda kavanozun içine attığım kaşığı kavrayıp çikolatayı doldurdum ve ağzıma attım. Durdurduğum filmi tekrar oynatmaya başladığımda yarısını geçmiş olan filme yeni yeni odaklanıyordum.