Heyecandan titrerken elimi usulca odasının kapısını açmak üzere kulpa attım. Damarlarımda dolanan kanın şiddeti ta kulağımda, göğüs kafesimi zorlayan kalbimin ritmiyle üstünlük mücadelesi veriyordu.
Hem heyecanlı, hem de deli gibi gergin hissediyordum. Bir yandan korkuyor olduğum gerçeğini gözardı etmeye çalışsam da bunu yapamıyordum. Korkum altta olmak elbette değildi, şimdiye kadar alta hiç geçmemiş olsam dahi Berkan'ın altına girecek olmam hiçbir sorun teşkil etmiyordu. Benim tek aklımı karıştıran şey Berkan'ın bu işin sonunda veya daha başlamadan edineceği fikirlerdi. Bir erkekle sevişmek bir yana bir erkeğe dokunmayı bile yeni yeni kabullenebilmişken şimdi bu işin sonunda ne olacağını düşünmek beni korkutuyordu.
Belki hoşuna gitmeyecek, belki her zaman gördüğünün aksine fazlalık olan bir uzuvla karşı karşıya gelecek olması onu iğrendirecekti, bilmiyordum. Bu fikir beni ölümüne korkutuyordu sadece, onu biliyordum.
Yine de korkunun ecele faydası olmuyordu. Her ne kadar korkuyor olsam da odasında beni beklediği gerçeğine göz yummayı bir kenara bırakıp acele etmem gerekiyordu. Aksi halde o beni almaya gelirse işimiz daha boktan bir hal alacaktı.
Gözlerimi kapatarak yutkundum ve derin bir nefes alarak odasının önünde beklemeyi bir kenara bırakıp usulca kapıyı açtım. İçeri kaydırdığım vücudum tir tir titrerken bunu gizlemeye çalışarak arkamdan kapıyı kapatarak odanın içine göz attım.
Berkan arkasını bana dönmüş, yatağını çarpıyordu. Doğrularak başını bana çevirdiğinde istemsizce elim ıslak saçlarıma gitti ve boş boş gezindi parmaklarım arasında.
"Kırklandın ellam?" dedi gülerek yatağına otururken.
Gülmesi ayrı, ellam kelimesini kullanması ayrı, birazdan içinde bulunacağımız vaziyet ayrı heyecanlandırırken nefes alamadığımı fark ettim. Bu çocuk nasıl her hareketiyle beni olduğumdan daha fazla aşık bir adama çeviriyordu aklım almıyordu. Bütün uzuvlarımın uyuştuğunu hissettiğimde yutkundum.
Sakin olmam lazımdı çünkü bundan artık dönüş yoktu. Artık ya herro ya merro zamanıydı. Amına kodumun Çukur'u her yerde aklıma geliyordu artık, delirecektim.
"Şu an kendimi gerdek gecesinde gibi hissetmem normal mi?" diye mırıldanarak yanına yürüdüm.
Sırıtması genişlediğinde alt dudağımı ağzıma yuvarlayarak gözlerimi devirdim. Çok fazla şey hissediyor, çok farklı tavırlar sergiliyordum.
Aramızdaki mesafe her adımımla azalırken, çekim artıyordu. Daha birbirimize dokunmadan bile ortamın sıcakladığını hissediyordum. Gözlerim, çıplak üstünde gezinirken gergin bir nefes verip tam önünde durdum.
Elini uzatıp belime yerleştirdi, ardından kendisini yatağa geri atarak beni üzerine çekti. Parmaklarının bel oyuntumdaki baskısı bütün bedenimi titretirken ellerimi yasladığım yatağına daha sert bastırdım. Eli usulca sırtıma kayarken kalbimin kulaklarımda attığına emindim. Ciddi anlamda bütün vücudum alev alev yanıyor ve titriyordu.
Kendime aptallığım için küfrederek mavilerindeki yoğunluktan kaçmak adına dudaklarına uzandım. Gözlerimi sımsıkı kapatırken dudaklarıma anında karşılık veren dudaklarına sessiz bir inilti bıraktım. Bu herif, beni sadece öperek boşaltmıştı. Şimdi bir eli çıplak sırtımda, diğeri hâlâ nemli olan saçlarımın arasında gezinirken kendimi kontrol etmem çok olanaksızdı.
Dudakları bir anlığına benimkilerden ayrıldı, tam bu durumdan hoşnut olmadığımı belli etmek üzereyken bu kez üst dudağımı kavrayıp benimin olduğu tarafı emmeye başladığında kendimi tutmaya gerek duymadan inledim. Dilini dudağımın üzerinde gezdirdiğinde ben de onun alt dudağını çekiştirmeye başladım.