Berkan'la öpüşemediğim zaman hayat zor diye yakınmalarım vardı ya, siktir edin onları. Asıl hayat, Berkan'ın sonunda kendini toparlamasıyla antrenmanlara başlaması ve feriştahımızı bellemeye olan düşkünlüğünü fark etmemle daha da zorlaşmıştı.
On yedi yaşındaysanız ve sevgiliniz doyumsuz bir antrenman manyağıysa, hayat cidden zordu.
Kıçım sonunda rahat bir koltuk yüzü gördüğünde ağrıyan uzuvlarımı gözardı ederek rahat bir nefes verdim. Gerçi bunun yerine evimde ve yatağımda olmayı tercih ederdim ama ebemizi sikmiş olan sevgilim, doyumsuzluğuna son noktayı antrenmandan sonra yemek yemeyi teklif ederek koymuştu.
Bir ara Berkan'ı fena yapacaktım ama şimdi kolumu kaldırmaya halim yoktu. Bizimkilerin çoğu yemek teklifini reddetmiş olsa da geldiğimiz iskendercide şu an beş kişiydik. Ben de diğer zekiler gibi sıyrılıp eve gitmeyi düşünmüştüm ama Berkan faktörü beni gafil avlamıştı. Çünkü Giray şerefsizi Berkan'ın yemek teklifine balıklama atlayan ilk kişiydi.
Yolda bulmamıştım sonuçta sevdiceğimi, başı boş bırakamazdım.
Berkan yanımıza gelen garsona sipariş verirken hepimiz hayvan gibi inliyor ve bir yandan da Berkan'ın değil yedi, yedi yüz yetmiş yedi sülalesini saygıyla anıyorduk. Berkan'ın bu durumdan haz aldığını düşünmeye başlıyordum, resmen adam küfür edelim diye yaşıyordu antrenmanlarda.
"Keşke anan o gece ölü taklidi yapaydı da olmaz olaydın Berkan," dedi Ahmet sandalyesinde gerinerek sırtını kütletirken.
Gözlerimi devirip istemsizce masanın altına uzattığım ayaklarımı bilek kısımlarından birbirinin üstüne attım. Yorgunluktan ölmek üzereydim ama aç aç öbür tarafın trafiği çekilmez düşüncesiyle iskender gömmeye gelmiştim. Kesinlikle Giray piçini kıskanmamla ilgisi yoktu, kesinlikle.
"Oğlum alışın artık yeter ya," dedi Berkan ters bir şekilde ona bakarken. "Ne dırdır ettiniz."
Yanımda kıpırdanan bedenine çevirdim bayık bakışlarımı, çocuklar söylenmeye devam ederken güzelliğine kapılmamak adına bakışlarımı sadece birkaç saniye yüzünde tutmuş sonra bana bakışıyla gözlerimi bulunduğumuz mekanın içinde gezdirdim.
"Sen alışkın olabilirsin ama biz değiliz, feriştahımızı siktin Berkan. Sağ ol yavrum," dedi Giray. Kısılan gözlerim hemen karşımda oturan çocuğu bulduğunda dişlerimi sıktım.
Berkan gülerek ona karşılık verdiğinde iyice gerilmiştim. Ahmet sövmeye devam ederken Deniz, Giray'ın yanındaki sandalyede sessiz sessiz telefonuyla uğraşıyordu. Bakışlarımı pencereye çevirip dışarıya göz attım ama kulağımın dibinde dönen Giray ve Berkan muhabbeti sinirimi bozuyordu. Sevgilisi olması bir şey değiştirmezdi, inadına uğraşıyordu.
"Ananın örekesi ama artık ya," diye sinirle mırıldandığında Deniz'e döndü bütün bakışlar. "Abi kafayı yiyeceğim ya, bu kızlar nasıl bu kadar detaycı olabiliyor anlamıyorum amına koyayım."
Sakin bir nefes verip önümdeki masanın örtüsünü incelemeye başladım. Muhabbet beni sarmıyordu çünkü hiçbirisiyle doğru düzgün bir muhabbetim yoktu. Zaten Ahmet ve Deniz bir alt dönemden oldukları için anca antrenmanlarda muhatab olursam oluyordum.
Masa örtüsü klasik esnaf lokantası örtüleri gibi neredeyse yere kadar uzanıyordu. Mavi kareli örtü gözlerimi kör edecek kadar cırt bir renk ve desene sahipti ama nedensizce bakmaya devam ediyordum. Belki de bedenimin yorgunluğu beni buna itiyordu, emin değildim.
Muhabbet kıskançlığa geldi sonra. Aynı anda gelen siparişlerle birlikte birkaç saniyelik suskunluk yaşansa da garson gittikten sonra Ahmet kıkırdayarak Deniz'in omzuna vurdu.