Yusuf: Berkancım.
Yusuf: Hadi bana mesaj atmamanın sebebini anlarım.
Yusuf: Hadi okula karne almayal gelmezsin onu da anlarım.
Yusuf: Ulan kaç gündür antrenman yapmıyorsun, ne oluyor?
Yusuf: İyi misin oğlum sen?
Yusuf: Alphan'la Ömür de yoktu okulda son üç gündür.
Yusuf: Berkan?
Yusuf: Bensiz bir tatile mi gittiniz lan yoksa?
Yusuf: Bari mesajlarıma cevap ver lan, endişeleniyorum.
Yusuf: Hasiktir.
Yusuf: Berkan, duyduğum şeyin gerçek olmadığını söyle.
Yusuf: Berkan lütfen bir şey söyle, iyi olduğunu bilmem gerekiyor.
Yusuf: Sikeyim aç şu telefonunu sadece sesini duymak istiyorum, iyi olduğunu bileyim lütfen Berkan.
Yusuf: Korkuyorum Berkan ne olur iyiyim de en azından.
Berkan: *Konum Bilgisi*
Yusuf: Geliyorum, sakın bir yere ayrılma.
*
Taksiye ücreti ödeyip fırlayarak indim. Berkan'ın attığı konumun buraya ait olduğunu bilmeme rağmen şu an burada olmak bir kez daha içimi yakmıştı. Ne halde olduğunu az çok tahmin edebiliyordum ama görmek, beni mahvedecekti.
O çaresiz halini görmeye dayanabilir miydim bilmiyordum. Yine de yanında olmam gerekiyordu, iyi olduğunu görmem, kötüyse de iyileştirmem gerekiyordu.
Mezarlığa girdiğimde kararan hava onu bulmamı zorlaştırsa da çok geçmeden bulduğumda koşarak yanına gittim. Alphan'ın mezarının başında, dizlerini toprağa koymuş oturuyordu.
Yüreğimdeki yangın artarken dudaklarımı dişleyerek yanına ulaştım ve elimi omzuna koyarak bana bakmasını sağladım. Gözlerindeki acı o kadar büyüktü ki, o an onun yerinde olmak; o acıyı ben çekmek istedim. Kıpkırmızı olmuştu gözleri ama ağlamıyordu, kendini tuttuğu belliydi.
"Başın sağ olsun," diye mırıldandım usulca.
Başını sallayarak tekrar bakışlarını mezar taşına çevirdi. İçinde neler yaşadığını tahmin bile edemiyordum, kafasında kopan fırtınayı düşünmek bile beni benden alıyordu. Onun acısının benim canımı bu kadar yakması normal değildi.
Bir süre öylece oturduk. Ağzımı açıp bir teselli cümlesi kurmak istesem de yapamıyordum çünkü bir faydası olmayacağını adım gibi biliyordum. Ne söylesem, ne yapsam içindeki acıyı alamaz, ona bir yara bandı olamazdım. Yanında olduğumu bilse yeterdi zaten, benim onun nasıl olduğunu biliyor olmam yetiyordu çünkü. Evet canı yanıyordu ama iyi olduğunu biliyordum, bu yetiyordu bana.
Derin bir nefes alarak başını yukarı kaldırıp gözlerini kapattığında yüzünde gezindi bakışlarım. Elimden bir şey gelmiyordu, keşke onu biraz da olsa iyi hissettirebilseydim.
"On yedi yıldır, bir günüm bile onsuz geçmemişken; hayatımın geri kalanında onun yanımda olmayacağını bilmek acıtıyor. Yalnız kaldım ben. Kuzenim, kardeşim, canım gitti. Yanlışımdan doğruma kadar her zaman yanımda olan adam, bir şeyler ters gittiğinde beni ayakta tutan adam, kardeşlerimden daha çok kardeşim olan adam... Bensiz gitti. Beni yalnız bıraktılar Yusuf, beni onsuz bıraktılar."
Gözlerimden akan yaşlara hakim olamadım. Yemin ediyorum onun acısını iliklerime kadar hissediyordum, ne kadar canının yandığını çok net görebiliyordum.