Spor salonuna girdiğimde üzerimde aşırı bir uyuşukluk vardı. Sanki günlerdir uyumuyormuşum gibi sürekli gözlerim kapanıyordu. Bugün okul çıkışında bir maçımız vardı ve öğlenden sonra derslere girmeyip antrenman yapacaktık. Tabii bu şu anki ruh halim için hoş bir seçenek değildi ama Berkan bana bu kadar güvenirken kendimi zorlamam gerekiyordu. Zaten çeyrek final maçıydı ve garip bir şekilde takım ve koç hiç olmadıkları kadar rahattı. Yani, koçu bilmiyordum ama takım gözlemlediğim kadarıyla fazla rahattı.
Berkan'ı sabahtan beri görmemiştim ve doğal olarak sabahtan beri kendi kendine antrenman yapıyordu. Bu çocuğun basketbola olan aşkı beni yoruyordu, kendisi nasıl bıkmıyordu hayret ediyordum. Üstelik hepimizden fazla kondisyonu vardı ve antrenman yapmadan bile maça çıkabilecek kapasiteye sahipti, buna rağmen durmadan çalışıyor olması bir anlamda da beni korkutuyordu. Kendini bu kadar hırpalaması hoş değildi sonuç olarak.
Öğle arasından sonra yapacağımız antrenmana ilk teşrif eden sanırım bendim çünkü zaten daha öğle arası bile bitmemişti. Ben de zaten Berkan'ı görmek için gelmiştim.
Elindeki topu potaya attığında uyuşuk adımlara yanına gidip bana dönen bedenine zar zor dik tuttuğum kafamı yasladım.
"Çok uykum var," diye mırıldandım.
Dün gece erken uyumuştum, sabah da her zamankinden daha geç uyanmıştım ama ısrarla ayılamıyordum. Dört ders boyunca da kafamın sıradan kalkmadığı gerçeği vardı bir de, neden hala uyumak istiyordum cidden bilmiyordum.
"Maçta da uyursan topu kafana yersin," dedi hafif sinirli bir ses tonuyla.
Omuzlarımı düşürerek başımı omzuna yerleştirdim. İkimizin de boyunun uzun olması hoş değildi çünkü başımı omzuna koyarken rahatsız oluyordum. Elini sırtıma koyup pat patladı. Cidden fazla odun bir sevgilim vardı.
"Maçın batsın," dedim ve geri çekilip kendimi köşede bulunan minderlerin üzerine attım.
Rahat olduğu reddedilemez bir gerçekti ama Berkan'ın omzundan daha iyi bir tercih de değildi. Yine de uzanabileceğim bir yer olduğu için, güzel bir tercihti.
Hafif hafif güldüğünü duyduğumda tek gözümü açarak ona baktım. Saçları alnına düşmüş, tişörtünü şortunun lastiğine asmıştı. Elleri belinin iki yanındayken fazla erkeksi bir duruş sergiliyordu. Alt dudağını dişlemeyi bırakıp yanıma adımlamaya başladığında açık olan gözümü kapatarak kollarımı göğsümde çaprazladım.
Neden bu kadar yakışıklıydı bilmiyordum. Sinir oluyordum, herkesin ilgisini çekmesinden de ayrıca nefret ediyordum. Alphan da yakışıklıydı ama onun duruşundan olsa gerek, kızlar ona yürümeye cesaret edemiyordu. Berkan öyle değildi, çok fazla çekiciydi ve herkesi kendine çekiyordu. Okulun en özgüvensiz insanı bile ona yürüme becerisi gösterebiliyordu ve bu beni acayip sinirlendiriyordu.
Az önce alt sınıflardan bir kızın beni çevirip Berkan'ın sevgilisi olup olmadığını ve numarasını verebileceğimi sorması gibi örneğin.
"Demin onuncu sınıflardan bir kız numaranı verip veremeyeceğimi sordu bir de sevgilin olup olmadığını," dedim homurdanmaya benzer bir ses tonuyla.
Yanıma oturduğunu hissederek gözlerimi daha da sıktım. Yüzüne yayılacak olan o egoist gülümsemeyi görmek istemiyordum. O benim sevgilimdi ulan. Kıza ağız burun dalmamak için kendimi zor tutmuştum ve eğer şimdi Berkan bu konuyla ilgili en ufak bir gevşeklik yaparsa ona gönül rahatlığıyla el kaldırabilirdim.
"Hım," dedi muzip bir ses tonuyla. Kapalı olmalarına rağmen istemsizce gözlerimi devirdim. "Sen ne dedin peki?"
Burnumdan derin bir nefes alıp verirken sakinliğimi korumaya çalıştım.. Lakin sakin değildim ki koruyayım amına koyayım!