17.Bölüm~DeathLand

66 15 18
                                    


Tren yoluna devam ederken aklımdaki tek soru bu yolculuğun daha ne kadar süreceğiydi.
.
.
.
.

Tren maden yolunda ilerlerken karşımıza bir kapı çıktı. Biz yaklaşınca eski krem rengi kapı hızla açıldı. İçerisine baktığımda uzun bir koridora sahip evdi. Tren açılan kapıdan içeri girdiğinde arkamdan kapı kapanma sesi duydum. Koridorda yavaşça ilerlerken etrafıma bakıyordum. Boyaları sökülmüş kirli sarı duvarlar üstünde garip şekillerde tablolar vardı. Her kolonda bulunan şamdanlardaki mumlar yanıyordu. Soluk avize ışığıyla beraber ortamı aydınlatıyorlardı. Etraftan çocuk kahkahaları gelirken koridorun sonuna geldiğimizi fark ettim. Tren ani bir manevrayla sağa döndü, tekrar bir koridor çıktı karşımıza.

Önceki koridor gibiydi, tek farkı sağımızda kapılar olmasıydı. Tıslama benzeri tiz bir kıkırtı duyunca sesin kaynağını aradım. Ses aynı şekilde kendini tekrar edince başımı kaldırıp tavana baktım. Çığlık atmamak için dilimi ısırdım bu manzara karşısında ama bazıları çoktan çığlık atmıştı. Tavanda yaşlı bir kadın duruyordu. Elleri ve ayakları tavana yapışık ön tarafı bize dönüktü. Kırışmış ve zayıf yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı. Bize bakarak ağzını kocaman açtı. Ağzındaki kan ve salya üzerimize damlarken öğürmeye başladı. Hayır hayır sakın üzerimize kusma!

Ellerini ağzının önüne götürerek bir şey çıkardı. Neyseki üzerimize kusmamıştı. Biz korkuyla ona bakarken, o ağzından çıkardığı iki topu ellerinde tutarak bize salladı. O kahkahalar atarken ben gözlerimi kısıp ne olduğuna baktım. Göz! İki tane göz vardı elimde! Kadın kahkahalarının arasında gözleri üzerimize attı. Sikeyim ki biri elime düşmüştü. Nedir bu şanssızlık, ön sırada olduğum için mi?

Ben elimdeki mukus ve kan karışımı mavi göze bakarken arkadan sesler geliyordu.

"Ah, hayır ben tutamam!"

"Merve göz sana geldi, değiştirmek bir şeyi tetikleyebilir! En güvenlisi sende kalması!" Mantıklı bir teoriydi. Arkama döndüğümde sesin üçüncü kabinden geldiğini gördüm. Kısa bakıştan sonra önüme döndüm. Gördüğüm şey koridorun sonundaki tabloydu. Yaşlı bir kadın, iki genç kız ve bir adam vardı. Genç kızlardan biri balerin, diğeri de gözü kayıp olandı. Yaşlı kadınsa az önce gözü verendi. Adamı ise hala daha görememiştik.

Ani bir manevrayla tekrar sağa döndük ve aynı şekilde yeni bir koridor gördüm. Tren ilerlerken bir anda durdu. Kimse ne olduğunu anlamazken sağda bulunan kapılardan biri açıldı. İçeriden kanlı ayaklarını sürüyerek bir kadın çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra bize döndü, bu gözleri olmayan kadındı.

"Bulmuşsunuz! Gözlerimi bulmuşsunuz!" Yüksek sesle bağırarak koşarak yanımıza geldi. Zıplayarak olduğum vagonun önüne çıktı. Ani hareketiyle o kadar gerildim ki neredeyse çığlık atmamak için ısırdığım dudağımı koparacaktım. Kadın yüzünü yüzüme yaklaştırdığında ensemde sıcak bir el hissettim. Yan gözle Kuzey'e baktığımda onun eli olduğumu fark ettim. Hissettiğim sıcaklık ve güvenle rahatlamıştım.

"Yoğun bir şekilde ölüm kokuyorsun,hoşuma gitti." Yüzünü boynuma yaklaştıran kadınla ağlama kıvamına gelmiştim. Arkadan takım arkadaşlarımın teselli sözlerini duyuyordum. Boynumdan geri çekilen kadın üzgün bir sesle konuştu.

"Ne kadar yazık, şuan sana dokunamam." Kadın bunu söyledikten sonra kanlı elleriyle elimde tuttuğum gözü aldı.

Kadına yakından baktığım için bir şey dikkatimi çekti, vücudunun her yerinde künt alet yaraları vardı, sanki kör bir bıçakla defalarca büyük bir kuvvetle saldırıya uğramıştı. Bedenindeki tüm kanı bu yaralara bağlıyordum, ayrıca boynunun neredeyse yarısına kadar olan büyük yara ölüm sebebi gibi duruyordu. Ben meslek hastalığımı icra ederken kadının gözü yüzüne götürdüğünü gördüm. İki parmağıyla göz kapaklarını ayıran kadın kan ve mukus kaplı gözü, yuvasına soktu. İşaret parmağıyla, iyice derine ittiğini hissettiğinde elini çekip gözünü hızlı bir şekilde sağa sola oynatmaya başladı. Bir kaç göz kırpmadan sonra memnun olmuşçasına yüzünde büyük bir gülümseme belirdi.

Ölüm Oyunu BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin