"Siktir, benzin yok arabada!" Kuzey'in sesiyle birbirimize baktık. Bu oyunun ırzına geçmekle birlikte, yeteneğimin bitmesine 10 saniye kaldığını bildiriyorum.
.
.
.
.Kuzey anahtarı alıp arabadan çıktı. Kapısını kilitleyip bize döndü.
"Kaçacağız, kalan molotofu atacağım üzerine."
"5 saniye kaldı" dedim.
"Kalan tek yer balıkçı kulübesi. Oraya gitmemiz lazım eğer onu yakarsak göle gider!" Dedi Açelya.
"Yeteneğim bitti." Yeteneğin bitmesiyle katil üzerimize doğru koşmaya başladı. Kuzey çakmak çıkarıp molotofu yaktı.
"Başka seçenek yok." Diyerek üzerimize gelen katilin üzerine fırlattı. Yanan katil hiç duraksamadan göle doğru koşmaya başladı. Hepimiz derin bir nefes aldık. Gerginlikten sıktığım ellerimi gevşettim.
"Katil hemen aşağımızdaki yoldan göle gitti. Balıkçı kulübesi ordan 15 dakika uzaklıkta. Eğer üst taraftan giderek yolumuzu uzatırsak katille karşılaşacağımızı sanmıyorum." Diyen Tuğrul'la rahatladım.
"Tamam yolumuza Tuğrul'un dediği gibi devam edelim. Tuğrul yolu göster lütfen."
Tuğrul'un rehberliğinde ilerledik. İlk geldiğimiz evlerin o taraftan ilerliyorduk. Katilin iyi duyduğunu bildiğimiz için mümkün mertebe ses çıkarmıyorduk. Çevrede hiç oyuncu görmüyordum. Oyun başladı başlayalı evde ölen hariç hiç canlı oyuncu görmememiz beni tedirgin ediyordu. Katil herkesi öldürmüş olabilir miydi. Hayır o kadar da hızlı olamaz. Saate baktığımda 11.30'du. Oyun başlayalı üç buçuk saat geçmiş. Muhtemelen çoğu kişi saklanmayı seçmişti. Düşüncelerimin arasından Tuğrul'un sesiyle ayrıldım.
"Geldik." Etrafa baktığımda büyük bir göl vardı. Üzeri sis kaplamıştı. Bir balıkçı kulübesi ve iskele vardı. Tekne miydi o?
"Tekne mi o? Bakalım mı?" Diyen Açelya aklımdakileri söylemişti. Onu onaylayıp iskeledeki tekneye ilerledik.
Beyaz renkli en fazla üç kişinin sığacağı, arkasında motoru olan bir tekneydi. Yani istesekte bu kaçış yolunu kullanamayacaktık."Bakın, yanında benzin bidonu var. İçi boş, tekneye kullanmışlar." Dedi Çınar.
"Kaçmadıklarına göre anahtarı arıyorlardır." Diyen Kuzey'i başımla onayladım. Nedense mücadele eden birilerini olması beni de motive etmişti. O kadar ölümden sonra yaşam ışığı herkese iyi gelir. Gerçi o yaşam ışıklarına çok da yaklaşmamak lazım sonuçta oyuncular arası öldürmek serbest.
"Neyse kulübeye gidelim." Diyerek kulübeye ilerledim. Elimle kapıyı itekledim. Açıktı! Şükürler olsun kapı kırıp da katili üzerimize çekmeyecektik. İçeriye girip etrafa göz attım. Dolaplar, sandıklar, bir masa, sandalye ve bir de yatak vardı. Etraf fazlasıyla tozlu ve bakımsızdı.
"Beş yıldan fazladır girilmemiş buraya. Yapıların bakımsızlığına bakarsak bunu söyleyebilirim." Dedi Tuğrul. O kadar uzun zamandır boşsa işimize yarayacak bir şey yoktur diye düşünüyorum. Hele ki benzin! Yine de etrafa bakmaya başladık. Sandıklara, dolaplara baktık. Bir şey yoktu.
"Arkadaşlar bu çekmece kilitli, açamıyorum." Açelya'nın lafıyla yanına gittik. Gerçekten kilitli bir çekmece vardı ama eski olduğu için kırmak mümkündü. Ama nasıl?
"Kıralım diyeceğim de nasıl kıracağız ki?" Dedi Çınar. O sırada kuzey masayı alıp ters çevirdi. Yatağın üzerindeki çarşafı alıp çekmece kısmını kalınca örttü. Sonra ayağını kaldırıp sertçe vurdu. Kırılmıştı, ayrıca üsütünü örttüğü için ses biraz da olsa azalmıştı.
Elimizle kırılan parçaları attık. Çekmecenin açıkta kalan kısımlarından kağıtlar gözüküyordu. Kuzey elini uzatıp kağıtları aldı ve bana uzattı. Neden kendisi okumadı ki? Muhtemelen konuşmak istemediği için? Boşverip kağıtları elime aldım. Kuzeyin feneri kağıta tutmasıyla okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Oyunu BxB
Misteri / ThrillerDediler, madem kabul ettin son şansı, gir oyuna da kazan ölümle olan yarışı. -------- Bu hikâye yirmi altı yaşındaki otopsi yardımcısının, dört kişiyle beraber yeniden yaşamak için yarıştığı oyunun hikayesidir. Azrail'in tırpanını boynunda hissetme...