27.Bölüm~Terk Edilen İnsanlık

72 11 20
                                    

.
.
.
.

"Uyandınız mı?"

"Evet hadi başlayım, saat çoktan beş olmuş."

Gece uyuyamadığımız için ikiye ayrılıp nöbetleşe uyumuştuk. Zihnen yorgun bedenlerimiz uyuya kalırsa gece bizim için zorlu geçerdi, hele ki ben ve Açelya için.

Takım ile merdivenlerden inip zemin kata indik, öğrenciler yemekhanede konuşuyorlardı. Diğer ölüleri de gördükten sonra iyice kafayı yemişlerdi ama onları düşünecek durumda değildim, biz de onlar gibi her an kazığa oturabilirdik.

"İlk hedef resepsiyonistin, ki adam muhtemelen otelin sahibi, odasına bakmak." Bunları açıklarken önden odaya girmiştim. Gündüz olduğu için rahattık, biliyorduk ki ölüler gece harakete geçiyordu.

Basit bir ofisti, farklı olan şey duvarlar boydan boya kitaplıktı. Okumayı seven biriydi muhtemelen. Kitaplara kısa bir bakış attıktan sonra masaya yöneldim.

Kilitli çekmeceleri master key ile açan Kuzey'in yanında durdum. Ona yardım ederek dökümanları çıkardım, fatura tarzı klasik şeylerdi. İşe yarar bir şey yoktu kısaca.

"Siz bir şeyler bulabildiniz mi?" Açelya'nın sorusuna olumsuzca kafa salladım.

"Mali kayıtlar harici bir şey yok, nasıl bir şey bulamadık anlamadım?"

Sorum hava da kalmıştı çünkü herkes olduğu yerde sıkıntıyla iç çekiyordu. Normalde böyle önemli noktalardan bir ipucu bulmalıydık, ama elimize bir şey geçmemişti.

"Saçmalık, illaki bir şeyler olmalı."

"Aynen öyle, şuan bu binada güvenli araştırma noktası tek bu oda. Oyun direkt bizi tehlikeli alana mı atmayı planlıyor?"

"Belki de öyle, bodrum veya üçüncü kata mı gitmeliyiz sizce?"

"Kısaca gidip kestaneyi çizdi- Ananı!" Kitaplığa yaslanmış Çınar'ın geriye doğru yıkılmasıyla şaşkınlıkla ona baktık. Her ne yaptıysa duvarın bir noktasındaki kitaplık yarı yarıya açılarak başka bir odayı ortaya çıkarmıştı.

"Ah kalçam! Lan neden yine ben?!" İkinci defa bu duruma düşen Çınar'ı hızla yerden kaldırdı Tuğrul. Bu çocuk kesinlikle bahtsız bir şanslı.

"Ulan çömez müzisyen yine buldu bir yolu." Tuğrul gülümsemeyle ona bakarken başını sertçe okşadı. Çınar sinirle elini iterken gülmemeye çalışıyordu, hoşuna gitmişti.

"Biz de boş değiliz yaşlı kurt." Hepimizin yüzünde gülümseme varken odaya baktık. Kuzey ilk adımı atarak içeriye doğru yöneldi, copunu çıkarmıştı.

Zifiri karanlık dikkatimi çekerken süzülen feneri çıkardım. Kuzey'e yönlendirirken oda aydınlanmıştı.

"Bu ne la?" Tuğrul'un şaşkın sesine katıldım.

"Arşiv..." sessiz fısıltım küçük ama içi dolu odada kayboldu. Her yeri klasör bulunan odaya zevkle baktım, nihayet!

"Evet, burası arşiv. Artık geçmişi kurcalamanın zamanı geldi." Açelya'nın sesiyle içeri girip gezindim. Klasik bir arşiv odasıydı, açık dolaplar içinde bir çok klasör bulunuyordu. Her bir klasörde tarihler yazılıydı. Kabaca bakarsam kayıtlar 1960 yıllarında başlamıştı, 2010 yılında olduğumuzu düşünürsek 50 yıl...

Oldukça fazla olan yıllar gözümü korkuttu, beş günde katili bulabilir miydik?

"Öncelikle nereden başlamalıyız?" Çınar'ın sorusuna Kuzey cevap verdi.

"1970 yılı. Sizin taksici ile konuşmanıza bakarsak kayıp veya cinayet vakaları o yıl başlamış." Kuzey haklıydı 1970'li yıllar en mantıklısıydı.

Ölüm Oyunu BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin