Yorgunlukla yatağıma uzandım. Bebek sesini aklıma getirmemeye çalışarak, yarın için kendime şans dileyip kendimi uykunun kollarına bıraktım.
.
.
.
.○○Açelya○○
Sabah kahvaltısı için Fransızların vazgeçilmezi olan kruvasan yapıyordum. Bizim gibi kahvaltı kültürleri olmadıkları için genellikle peynir ve reçelle hamur işi tüketiyorlardı. Bir ara fransız mutfağına merak saldığım için ünlü bir şefin kursuna gitmiştim, o sebeple kruvasan yaparken hiç zorlamıyordum.
Bu rahatlık bana çevremi gözlemleme imkanı sağlamıştı. Dikkatimi çekense baş aşçıydı, sabahtan beri aşırı gergindi. Gözleri fıldır fıldır etrafta geziyordu. Ve asıl önemlisi sakarlıklar yapıyordu. Ve bilmelisiniz ki baş aşçı asla sakar değildi. O yüzden mutfağa girdiğimden beri onu izliyordum.
Kruvasan piştikten sonra servis tabaklarına alıp işimi bitirdim. Etrafı toplarken hizmetliler tabakları alıp yemek salonuna götürdüler. İçlerinde Çınar yoktu. Yazık yavrum yine temizlik yapıyordu muhtemelen. Ben etrafı toparlamayı bitirdiğimde baş aşçıda işini bitirmiş olacak ki mutfaktan çıkıyordu. Hemen elimdekileri bırakıp onu takip ettim.
Odasına doğru gidiyordu. Odasına girince saklanıp çıkmasını bekledim. Bir süre sonra odasından çıktı, eli boştu. Etrafa bakıp yürümeye başladı, yürüyüşü biraz garipti. Bende sakladığım yerden çıkıp gizlice onu takip etmeye başladım. Bahçeye gelmişti, biraz daha ilerleyip kuytu bir köşeye geçti. Ne yapacaktı ki burada?
Ben onu izlerken bir anda eğilip eteğini kaldırdı, elini mağlup yerine doğru götürüp ordan bir şey çıkardı. Gözlerimi kısıp ne çıkardığına baktığımda içinde sıvı olan bir şişe olduğunu gördüm. Vay, ulan şeytan Bel sende az değilsin, görüyor musunuz kadındaki zekayı. Saklamak için şişeyi mağlum yere sokmuş.
Şişenin kapağını açıp içindeki sıvıyı çimenlerin üzerine döktü, daha sonra etrafı kolaçan ederek uzaklaştı. Onun gittiğinden emin olduktan sonra sıvıyı döktüğü yere gidip çimene baktım. Hiçbir şey belli olmuyordu. E ne döktü şimdi bu kadın buraya? Biraz düşündükten sonra koklamaya karar verdim. Yere doğru çömelip kafamı sıvıyı döktüğü çimene götürdüm, yaklaşıp kokladım. Hımm, salatalık gibi kokuyordu. Biraz daha kokladım, evet karpuzdu bu. Ama olgunlaşmamış olduğu için karpuz kokusu yerine salatalık ve kavun karışımı kokuyordu. Evet bir olay daha kesinleşmişti, baş aşçı kurabiyeye karpuz suyu koymuştu.
"Açelya ne yapıyorsun?" Gelen sesle sıçrayarak ayağa kalktım, korkuyla arkamı döndüğümde rahat bir nefes aldım. Kuzey gelmişti.
"Kuzey, az önce baş aşçı buraya gizlice bir sıvı döktü. Koklayıp onu anlamaya çalışıyordum. Döktüğü şey karpuz suyuydu, kurabiyeye karpuz suyu koymuş olmalı!" Diyerek heyecanla açıkladım. Aslında olayı çözmüştük, öyle değil mi?
"Büyük ihtimal dediğin doğru, bulduğumuz kanıtlar baş aşçı ve Henri üzerinde duruyor. Diğerlerine de bunları aktaralım ve ortak bir karar alalım." Diyen Kuzey'i onayladım. Heyecanla ayrıldım yanından, bulmuştuk galiba katili.
○○Akın○○
"Öğretmenim, bu kısmı anlamadım." Liana bana seslenince yanına gidip soruyu çözmesine yardım ettim. Şuan sabah dersini yapıyorduk, ders matematikti. Liana'nın kafasını dersten almak için bir soru yönelttim.
"Liana en sevdiğin ders ne?"
"Resim! En çok resim dersini seviyorum!" Heyecanla gözlerinin parlaması resim çizmeyi ne kadar sevdiğini gösteriyordu.
"Öyle mi? Liana bu konuda gerçekten yetenekli." Övgümle sevimli sevimli gülmeye başladı. Evet şimdi sorabilirdim.
"Liana sana bir şey sormak istiyorum. Dün babanın vefat ettiği gün mola verdiğimizde yanına hiç gittin mi?" Dediğimde bana anlamazmış gibi baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Oyunu BxB
Misterio / SuspensoDediler, madem kabul ettin son şansı, gir oyuna da kazan ölümle olan yarışı. -------- Bu hikâye yirmi altı yaşındaki otopsi yardımcısının, dört kişiyle beraber yeniden yaşamak için yarıştığı oyunun hikayesidir. Azrail'in tırpanını boynunda hissetme...