12. BÖLÜM

135 14 0
                                        

Sonraki birkaç gün Hoseok'un en tuhaf günlerinden biriydi.

Hoseok onlara Jungkook'un hâlâ ölüm döşeğinde olduğunu söyledikten sonra üst kattaki pislikler çoğunlukla onları yanlız bıraktı; onlara günde yanlızca bir kere yiyecek ve su bırakıyorlardı.

Hoseok bundan son derece memnundu. Aslından genel olarak oldukça mutluydu ki bu... tuhaftı. Panik atakları geçmişti. Eğer onlara odaklanmazsa duvarlar üzerine doğru gelmeyi neredeyse bırakmıştı. Belki bodruma yeni alışmıştı.

Ya da daha büyük olasılıkla, uyanık olduğu her anı, bazen kelimenin tam anlamıyla, Jungkook'a sarılmış geçirmesiyle bir ilgisi vardı.

Jungkook'un sırtı artık daha iyiydi ama hâlâ yarı üstünde uyuyordu. Ağır kolu Hoseok'un göğsüne öyle bir görünüyordu ki... Hoseok bunu tarif edecek bir kelime bulamadı. Her iki durumda da Hoseok hatırlamıyordu. Dünyası yeraltı derinliklerinde küçük, karanlık bir odayken, onu aklı başında tutan şey Jungkook'un varlığıydı.-Bedeni, elleri- Odaklanacak tek şey.

Hoseok hızla bir çeşit sağlıksız bağımlılık geliştirdiğini,daha başlangıçta kesmesi gereken bir bağımlılık olduğunu farkındaydı ama bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu. Telefon yok, internet yok, eğlence yok. Sadece onlar 7/24 birbirlerine karışmış durumdaydılar.

Günleri Jungkook'la başladı ve bitti. Uyandığında ilk gördüğü, uykuya daldığında ise son gördüğü oydu. Mahremiyet eksikliği ve sürekli fiziksel temas, aralarındaki sınırı endişe verici derecede bulanıklaştırdı.

Artık bu adamla ilgili herşey rahatlatıcıydı: Alçak sesi, alaycı mizahı,hata berbat kokusu. Çünkü bu bodrumda geçirdikleri günlerin ardından ikisi de nesnel olarak iyi kokmuyorlardı. Görünen o ki bir erkeğin ter kokusu doğru ya da yanlış koşular altında hoş ve rahatlatıcı görünebilirdi.

Hoseok, eğer paylaşıyorsa Jungkook'un bağlılığı hakkında ne düşündüğünü bilmiyordu. Jungkook onun gibi klostrofobik değildi. Hoseok'un dayanak noktası olmasına ihtiyacı yoktu. Ama Hoseok'un kişisel alanının her yerinde olmaktan,ona kişisel yastığı gibi davranmaktan ve saçıyla oynamasına izin vermekten yeterince memnun görünüyordu.

Hoseok'un, Jungkook'un ateşi varken ona söylediği tüm saçmalıkları hatırlayıp hatırlamadığına dair hiçbir fikri yoktu. Hatırlamamasını umuyordu ama Jungkook'un ona karşı şaplak atmadan önce olduğundan çok daha nazik ve daha uygulamalı olduğu yadsınamazdı. Sarılma konusundaki çekinceleri kesinlikle hiçbir yerde görünmüyordu ve Hoseok'un yeni saçını okşama eğilimi hakkında hiçbir şey söylemedi.

Her neyse. Hoseok devam etmeye karar verdi.

Karanlıkta geçen uzun saatler boyunca konuştular.

Jungkook ona çocukluğundan biraz bahsetti; çoğunlukla çok kişisel olmayan ama yanlız geçirdiği çocukluğu ima eden komik anekdotlar çünkü hiç arkadaşı yoktu.

Hoseok çocukluğu hakkında konuşmaktan kaçınıyordu. Jungkook hâlâ kendisinin Taehyung'un erkek arkadaşı Jimin olduğunu düşünüyordu ve Hoseok'un Jimin'in çocukluğuyla ilgili hikayeler uydurmak gibi bir niyeti yoktu. Kendi çocukluğuna dair hikayeler pek uymuyordu çünkü o, Jimin'den farklı bir ortamda büyümüştü.

Jungkook'a gerçek adını söylemek istiyordu ama sözünün eriydi. Taehyung'a rolü oynayacağına dair söz vermişti ve öylede yapacaktı. Sonuçta mesele sadece onunla ilgili değildi; bu Jimin'in güvenliğiyle ilgiliydi.

Bu, Jungkook'a güvenmediğinden değildi. Sorun şu anda ona ne kadar çok güvendiğiydi; beyninin arkası bu adamı iyi, harika ve güvenli olmaktan başak bir şey olmadığını kavrayamıyordu.

DUYGUSUZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin