27. BÖLÜM

109 15 0
                                    

Hoseok, Jungkook'un olması gereken eve vardığında çoktan sabahın geç saatleri olmuştu. Artık akşamdan kalma değildi ama gece boyunca yaptığı transatlantik uçuşun ve ardından Roma'dan Sicilya'ya olan uçuştan sonra yorgun ve huysuzdu.

Sans eseri Aralık ayının serin havası kendisini çok daha iyi hissetmesini sağladı. Boston'da ki kadar soğuk değildi ama hava ferahlatıcıydı ve manzara muhteşemdi. O kadar güzel bir yerdi ki, hafif deniz meltemi canlı havaya bir miktar tuz katıyordu.

Hoseok derin bir nefes aldı, tepedeki büyük beyaz eve baktı ve kapıya doğru yürümeden önce bavulunun tekerleri antika parke taşlarında çok fazla ses çıkarıyordu.

Yaklaşırken güvenlik görevlilerinin onu dikkatle izlediğini görebiliyordu ama nese ki, gördükleri yerde ateş etmediler, bu onun yarı korktuğu bir şeydi. Muhafızlardan biri elini kılıfına koyarak öne çıktı ve İtalyanca bir şeyler söyledi. Sesi tehditkar mıydı?

Hoseok boğazını temizledi.

- Merhaba. Lorenzo buradaysa onunla konuşmak isterim.

Adam kaşlarını çattı ama telefonunu çıkardı. Bir şeyler söyledi. Hoseok'un bu günlerde gerçekten İtalyanca öğrenmesi gerekiyordu ve sonra Hoseok'a ağır aksanlı bir ingilizceyle şunları söyledi;

- Burada bekle.

Bekledi.

Sonsuzluk gibi gelen bir sürenin ardından Lorenzo kapıdan çıktı. Hoseok'u gördüğünde metanetli yüzü değişti, ancak Hoseok onun bunu iyi mi kötü mü olduğuna karar verecek kadar iyi tanımıyordu.

- Merhaba - dedi Hoseok,aniden Lorenzo'yu son gördüğünde adamın ağrıyan poposu için merhem aldığını hatırladığında kendini rahatsız hissetti.

Lorenzo kaşlarını çatarak "Merhaba" dedi. Beden dillerinde belli bir ihtiyat vardı, sanki aralarında silahı olan tehlikeli kişi Hoseok'tu. Lorenzo, Hoseok'un bavuluna bakarak.- Burada ne yapıyorsun?

- Onu görmek istiyorum. Onlara içeri girmek konusunda bana güvenebileceklerini söyle.

Lorenzo ona iyice baktı.

- Size güvenilebilir mi?

Hoseok her zaman Lorenzo'nun, Jungkook'un kendisiyle olan ilişkisini onaylandığı hissine kapılmıştı ve bu da bunu onaylıyordu.

- Olabilirim- dedi Hoseok, gözlerinin içine bakarak- işte aynı taraftayız. Onu benden korumana gerek yok.

Lorenzo uzun bir süre onu inceledi, bakışları okunamıyordu.

- Onu arayıp burada olduğunu söyleyebilirdin.

- Ona sürpriz yapmak istiyorum.-dedi Hoseok. Bu gerçeğin sadece bir kısmıydı. Onunla bu kadar açık bir şekilde ilişkilendirilmek istemediği için Jungkook'un sinirlenip onu reddedeceğinden korkuyordu. Sonuçta küçük kirli sırların gün ortasında eve yürümemesi gerekiyordu.

Lorenzo'nun yüzü hâlâ taş gibiydi.

- Lütfen - dedi Hoseok,onun için kolay olmadı. Sık kullandığı bir kelime değildi.

Şans eseri işe yaramış gibi görünüyordu. Lorenzo'nun yüzü biraz yumuşadı.

- Haydi - dedi kuru bir sesle ve gardiyanlara İtalyanca birşeyler söyledi.

Hoseok çevresini inceleyerek peşinden gitti. Bu villa görkemli aynı zamanda Tivoli 'dekinden daha rahat ve samimi görünüyordu. Burası sessizdi. Güzel ama vahşi ve yanlız.

- Burası onun evi, değil mi?- dedi Hoseok, gölete bakarak.

- Burası onun asıl ikametgahı, evet - dedi Lorenzo - burada misafirleri ve aileyi ağırlamıyor. Ne kadar kalacaksın?

DUYGUSUZ |BXB Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin