Ani bir sarsıntı Hoseok'u uyandırdı.
Bir an yönünü şaşırdığını hissetti ama sonra uykulu bakışları yatağın yanında duran ve onları izleyen adama odaklandı.
Kim Taehyung.
Yüzü kızaran Hoseok aceleyle yatakta oturdu.
Zaten oturmuş, gözlerindeki sert parıltı olmasaydı tembel görünecek bir şekilde yastıklara yaslanmış olan Jungkook'a yan gözle baktı.
Ha bir de elinde silah olduğu gerçeği de vardı.
Çok şükür Taehyung'u hedef almıyordu ama ne kadar hızlı ateş etiği göz önüne alındığında bu pek de güven verici değildi. Hoseok'un, Jungkook'un silahı bu kadar çabuk nereden bulduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Yastığının altında silah varken mi uyuyordu?
Bu düşünce midesinin kasılmasına neden oldu. Jungkook'un bilinçaltının ona bu kadar alışması ve Hoseok yatağa tırmandığında bedeninin tepki vermemesi nedeniyle çok şanslı görünüyordu.
- Defol dışarı - dedi Jungkook, Taehyung'a soğuk soğuk bakarken- uykumun bölünmesinden ne kadar nefret ettiğimi bilirsin.
Taehyung'un dudakları inceldi. Eğer silah onu tedirgin ediyorsa bile bunu göstermedi.
- Burada değerli bir şeyim var. O olmadan ayrılmayacağım.
Jungkook gülümsedi. Gri gözleri çirkin bir şeyle parlıyordu.
- Kıskandığını mı söylüyorsun? Bu kadar ikiyüzlü olma, Taehyung. Erkek arkadaşına yanındaki oyuncak çocuktan bahsetmeli miyim?
Bok.
Hoseok patronuna baktı ve hızlı bir karar verdi. Artık yalan söylemenin bir anlamı yoktu. Taehyung ona inanmaya bilirdi ama onu öldürmeye çalışanın Jungkook olmadığını biliyordu. Ona gerçeği söylememek için hiçbir neden yoktu.
- Tamam, bu kadar yeter.- dedi ve silahı vermesi için elini Jungkook'a uzatı.- ver şunu bana.
Jungkook ona ekşi bir bakış attı ama silahı almasına izin verdi. Taehyung onlara sanki bir gecede ikisininde ikinci bir kafası çıkmış gibi baktı. Diğer şartlar altında Hoseok gülerdi. Soğukkanlı patronunu hiç bu kadar kafası karışmış görmemişti.
- Öncelikle o benim erkek arkadaşım değil -dedi Hoseok-o benim patronum. Bu yolculukta erkek arkadaşı gibi davranmam için bana para ödedi çünkü Jimin'in güvenliğinden endişe ediyordu ve yeterince benziyorduk. Gerçek adım Hoseok. Jung Hoseok. Taehyung ve Jimin'e yapılan suikast girişimlerinin arkasında senin olmadığından emin olana kadar sana gerçeği söyliyemezdim.
Taehyung içini çekerek "henüz böyle bir şeyi bilmiyoruz" dedi ama Hoseok onu görmezden geldi, gözleri sadece Jungkook'taydı.
Jungkook'un yüzünde çok tuhaf bir ifade vardı ama okunamıyordu. Hoseok birşey hissedip hissettirdiğini anlamıyordu.
Sonunda Jungkook bakışlarını Hoseok'tan Taehyung'a kaydırdı.
- Gerçekten benim olduğumumu düşündün?- dedi dudaklarını alaycı bir tavırla bükerek.- senin zekan hakkında daha iyi bir fikrim vardı. Ölmeni isteseydim ölmüş olurdun. Seni öldürmek bana mantıklı gelmiyor. Ölümünden fayda sağlayacak tek kişi, mülkünü miras alacak kan akrabalarındır. Eminim ki o Gustavo'ydu, paraya en çok ihtiyacı olan kişi oydu.
- Onu öldürdün mü?- Taehyung kaşlarını çatarak sordu.
Jungkook gözlerini kırpıştırıp Hoseok'a baktı.
Kulakları rahatsız edici derecede sıcak olan Hoseok başını hafifçe salladı.
Jungkook'un çenesinde bir kas sıçradı, gözlerinde neredeyse kafa karışıklığına benzer bir şey belirdi ama dönüp Taehyung'a baktığında yüzü ifadesizdi.
- Bunu ne onaylaya bilir ne de inkar edebilirim. Sadece bunun artık kimseyi rahatsız etmeyeceğini söyleyebilirim.- üvey kardeşine soğuk bir bakış attı.- fakat suçlunun Paolo ya da Andrea olması da mümkün. Umarım senden hoşlandıkları yanılsamasına kapılmıyorsundur. Marco öldüğünde ve artık seni koruyamadığı andan itibaren sen her zaman kolay bir miras kaynağı oldun. Yerinde olsaydım,bir vasiyetname yazıp çok sevdiğin kuzenlerine, ölürsen herşeyi hayır kurumlarına bağışlayacağını söylerdim.
Taehyung başını sallamadan önce bir süre ona soru sorarcasına baktı.
- Hoseok, hadi. Uçuşumuz birkaç saat sonra.
Jungkook'un omuzları gerildi ama hiçbir şey söylemedi. Ona bakmadı bile.
Midesinde bir düğüm olan Hoseok patronunun peşinden odadan çıktı.
Kapı arkalarında kapandı.
Taehyung odalarına doğru yürürken sesiz kaldı. Hoseok ona bakmakta zorlandı ama kendini buna zorladı.
O yetişkin bir adamdı, gergin bir genç değil.
- Uyuyamadım - dedi kuru bir sesle.
Taehyung ona baktı.
- Toparlan. Bir saat sonra havaalanına gidiyoruz.
Hoseok başını salladı ve odasına doğru gitti. Taehyung'un odada olanlar hakkında yorum yapmamasından memnun olup olmadığına emin değildi.
Bavulunu topladıktan sonra aşağıya indi ve ahşap banka oturdu.
Harika güneşli bir gündü. Kuşlar şarkı söylüyor, arılar çiçeklerin etrafında vızıldıyordu, İtalyan havasının kokusu geldikleri günkü gibi tatlıydı.
Mükemmel bir gündü.
Hoseok bunun mükemmelliğini hissetmeye çalıştı ama göğsündeki ağır his başka hiçbir şeye yer bırakmıyordu. Bu duygunun ne olduğundan emin değildi. Adını koyamadı. Üzüntü, pişmanlık, melankoli ve ya hepsinin karmaşasıydı.
Ayak sesleri duyduğunda kalbi yerinden fırladı. Başını çevirdi ve Taehyung'un bavuluyla kendisine yaklaştığını görünce hayal kırıklığına uğramadığını kendi kendine söyledi.
Hoseok gülümsemeye çalışarak ayağa kalktı.
- Gitmeye hazır mısın?
Neden rahatsız olduğundan emin değildi. Taehyung'un koyu gözleri onun içini görüyor gibiydi. Ancak valizleri arabanın bagajına koyarken patronu bu konuda yorum yapmadı.
Hoseok arabaya binerken eve bakmadı, ayrıca dikiz aynasından da bakmadı. Onu tanıyordu. Veda etmek için dışarı çıkmayacağını biliyordu.
Bunu yapacak kadar onu önemsemiş olsa bile insanların onun kimseyi önemsediğini görmesini istemezdi. Bunu bir zayıflık olarak algılıyordu.
Araba villadan uzaklaşırken Taehyung soğuk bir tavırla " Seni bu karışıklığın içine sürüklediğim için özür dilerim"dedi. Pencereden dışarı bakıyordu ve Hoseok'a kendini toparlarken bir tür mahremiyet sağlıyordu.
- Sorun değil - dedi Hoseok gülümseyerek.- Ben iyiyim. Neredeyse iki yüz bin dolar daha zenginim. Şikayet edecek hiçbir şeyim yok.
Sesinin bu kadar sahte çıkmasından nefret ediyordu. Kendini iyi olmaktan ne kadar uzak hissetiğinden nefret ediyordu. Tanrım. Çok aptaldı. O adamı sadece on üç gündür tanıyordu.
Jungkook'un onun için ne hâle geldiğini bile tanımlayamaması bir felaket olmalıydı. Ne arkadaşı ne de sevgilisi olan biri. Nefret ettiği, ihtiyaç duyduğu ve hayran olduğu biri. Başka koşular altında, başka bir hayatta daha fazlası olabilecek biri.
Ama yapabilirdi. Onu unutabilirdi.,bunun hiçbir önemi yoktu.
ABD'de onu gerçek hayatı bekliyordu.
Ve orada Jeon Jungkook'a yer yoktu.
.......
•√•

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
FanfictionBir aile ziyareti ihanet, cinayet,adam kaçırma ve işkence dolu bir kâbusa dönüştüğünde Hoseok, aklı başında kalması için Jungkook'a güvenmek zorunda kalır. "Kalpsiz, manipülatif bir sosyopata güvenebilir misin? Normal hayatına döndükten sonra onu i...