four

103 15 12
                                    

sadece ben, sen ve yıldızlar vardı.

spagetti ve köfte topları gibi,

şarap ve peynir gibi,

anahtar ve anahtar deliği gibi,

seninleyken normalde böyle hissederdim, ama o an yapamadım. o an yapamazdım çünkü tüm gün senin hakkında ağladım,

ve kai,

ama daha çok sen.

"onu neden sevmiyorsun?" diye sordun, sanki birini sevmek kolaymış gibi.

"bilmiyorum, onu gerçekten de iyi bir arkadaş olarak görüyorum." omuzlarımı silktim ve umarsızca geçiştirdim. cadde karanlığına dağılmış büyüleyici, parlak bedenlere odaklandım. bana seni anımsattılar, senin gözlerini.

bu ağlamak istememe sebep oldu.

ama ağlayamadım.

"o zaman en başından onunla çıkmayı neden kabul ettin?-" kendi sözünü aniden kestin.

dona kaldım.

anılar,

tıpkı bir şimşek çakması gibi parlak bir şekilde zihnimde belirdi, acımasızca kükreyerek başımı döndürdü, ardından gelen yağmur damlalarının iri taneler ile yağması gibi canımı yaktı, sanki o damlaların altında ezildim.

"üzgünüm, aptalca bir soruydu. n-ne düşünerek sorduğumu bilmiyorum." özür diledin, bakışlarını kaçırdın ve ellerini ovuşturdun. iç geçirdiğini sana bakmasam da duyabildim.

kalbimin gitgide tökezlemeye başladığını hissettim. çünkü kılımı dahi kıpırdatamıyor, o caddedeki karanlığa boyanmış karamsar anılardan uyanamıyordum. benim için endişelenmeni istemedim, asla istemedim.

seni endişelendirdiğim için kendimden nefret ettim.

soulmate 2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin