odamdaydım, bir yıldız pozisyonunda yatakta uzanırken beyaz tavana baktım. oldukça sade, pürüzsüz ve sanırım... beyaz görünüyordu.
bedenim uyuşuktu. uyuşuk hissediyordum.
bu noktaya nasıl geldim bilmiyorum.
taehyun ağlıyordu, onu daha önce ağlarken hiç görmemiştim. daha önce bu kadar dehşete düşmüş bir şekilde ağlayan birini hiç görmemiştim.
bana bağırıyordu, kai'ye yaptığım şey için,
daha doğrusu, o astım krizi geçirirken hiçbir şey yapmadığım için. bana öfkeliydi, onu haksız bulmuyorum.
ona panik atak geçirdiğim için kalakaldığımı açıklamaya çalıştım fakat sesimi bile duymak istemiyor gibi görünüyordu. kulakları söylediğim her harfi reddetti.
bana sadece gitmem gerektiğini söyledi, hastaneyi terk etmem gerektiğini...
kai'nin durumu o kadar kötüye gitti ki ambulans çağırmak zorunda kalmıştık, doktorlar bir iki dakika sonra orada olup olmayacaklarını söyledi.
o zaman bayılırdı,
hatta ölümcül bile olabilirdi.şayet sakin kalsaydım, kaçmakta olan zihnime hakim olup kımıldasaydım,
bunların hiçbiri olmazdı.kai benden daha çok nefret etmezdi,
taehyun bana bu şekilde bağırmazdı.
yeonjun benim için ne kadar hayal kırıklığına uğradığını söylemezdi.
ve sen, bana yaşlı gözlerle bakmazdın:
en ufak hayal kırıklığı, en ufak öfke kırıntısı ve en ufak korku içermeyen yaşlı gözler yerine,
daha çok acı çeken yaşlı gözlerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate 2023
Fanfictionbeni en yakın arkadaşı olarak gören en yakın arkadaşıma ithafen. ©crosszips | 25 jan