six

58 9 5
                                    

"seni endişelendirdiğim için üzgünüm." dedim, başım önüme eğik bir biçimdeyken. kendimi hiç bu kadar mahçup hissetmemiştim.

kai yanaklarımı avuçladı, ona bakmam için başımı yukarı kaldırdı. parlak irisleri, benim ışığını yitirmiş donuk bakışlarım ile buluştu. dışarıdan bakan biri bile bu gözlerin birbirine bakma şeklinin çok farklı göründüğünü söyleyebilirdi, nitekim bu, canımı daha da çok yakıyordu.

ağlamamak için çok uğraştım. onu kırmak istemedim, ne var ki o çok kırılgan görünüyordu;

çok güzel,

ve çok mükemmel.

neden ondan hoşlanamıyorum?

neden asla benim olamayacak birinden hoşlanmak zorundayım?

"sorun değil, bana bir açıklama borçlu değilsin. iyi olduğun sürece önemli değil." kai gülümsedi. onun parlak gülümsemesi... ince dudakları kırmızı ve parlak görünüyorlardı, gözlerine düşen sarı kabarık tutamlar onu kusursuz gösteriyordu. baştan aşağı noksanmış bir hediyeydi o bana.

onun gülümsemesi olmadan ben bir hiçtim.

yine, yine ve yine.

çevremden bağımsız olarak şekillenen ve beni ben yapan bir kişiliğim yoktu. ben bir hiçtim.

böylece kai dudaklarıma nazik bir öpücük bastırdı. ben de onu daha önce hiç öpmediğim kadar sert öptüm, burnuma hafif gelen hoş kokusunu içime çekmek ve tüm benliğimle onu şımartmak istedim,

ona karşı herhangi bir his hissetmek, buna aşk demek ve kendime yalan söylemek için.

öpücüklerini seviyordum,
ona yakışan nazik öpücükleri vardı,

ama sadece bundan ibaretti.

soulmate 2023Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin