xxıv

2.6K 133 22
                                    

Başıma giren keskin ağrıyla sert bir nefes aldım ve gözlerimi açmak için kendimi zorladım. Gözlerimi açmamla pişman olup hızla kapatmam bir olmuştu çünkü beyaz ışık rahatsız etmişti.

Kafamı geriye daha çok yaslarken bir elimi de başıma atmıştım. Sahi neredeydim ben?

Olanlar bir bir aklıma düşmeye başladığında hızlıca doğrulup gözlerimi açtım. Aynı anda koluma giren ağrıyla ağzımdan ufak bir inleme kaçtı.

Başımı yan tarafıma sakince çevirdiğimde onu gördüm. Camdan dışarıyı seyrediyordu. Uyandığımı farketmemiş olmasına imkan yoktu çünkü deminden beri yatakta saçma sapan cebelleşiyordum.

Uzun boyuyla camın önünü kaplamıştı. Kumral saçlarını yeni tıraşladığı belliydi, ensesinden görünen dövmesinin ufak bir kısmını inceledim. Üzerine giydiği gömleği ve ceketi her ne kadar ona ciddi bir duruş verse de dövmeleri de bir o kadar serseri bir hava katıyordu.

İçimden saniyeleri saydım. Tam iki dakika boyunca onun bana dönük vücudunu incelemiştim ve oysa bir defa bana dönüp bakmamıştı. Ben de o bana dönene kadar konuşmayacaktım.

Dudaklarım kurumuştu, ağzım kupkuruydu. Su içmeye ihtiyacım vardı. Yatakta biraz sağa kaydığımda yan tarafta ki masanın üstünden suyu almak için hamle yaptım ama sol tarafıma giren ağrı yüzünden seslice inleyerek bundan vazgeçtim.

Hızla yanıma yürüdü ve hiçbir şey söylemeden suyu açıp elini bana uzattı. Bir elini başımın arkasına yaslarken bir eliyle de bana suyu içirmeye başladı.

Titriyordum.

Bu kadar yakın olmamız beni şu an olduğum duruma rağmen heyecanlandırıyordu. Ellerim buz kesmişti. Bir anda tüm ağrılarımı unutup bu anda tuttum kendimi.

Hâlâ öylesine şaşkın, öylesine garip hissediyordum ki! Kafama bir anda onlarca soru doluştu. 

Beni nasıl bulmuştu? Neden bir anda yanıma gelmeye karar vermişti? Neden benimle ilgileniyordu? Bana kızgın değil miydi? Hastanede olduğumuza göre olanları öğrenmişti, ne denli aciz olduğumu görmüş müydü?

Nihayet susuzluğum geçince kafamı biraz geri çektim, o da hızla suyu dudaklarımdan uzaklaştırdı. Başımın arkasında ki eli belli belirsiz ensemi okşadı. Ben de o heyecanla güçsüzce çarşafı sıktım.

Ellerini yavaş biçimde üstümden çekti ve tam yanımda, dimdik ayakta dikilmeye başladı. Saçlarım yüzümün önüne düştüğünde kafamı kaldırmadım, tutamların arasından yan yan ona bakmaya çalıştım.

Öylesine çekiniyordum ki... Tam olarak ne demem gerektiğini bilmiyordum. Mesajlaşırken bile elim ayağıma dolanıyordu. 

Günlerdir üzerimde olan ölü toprağını bir nebze aralamış gibiydi çünkü acıdan başka bir şey hissediyordum. Heyecanlanıyordum.

Belli belirsiz elini cebine attığını gördüm. Gözlerimin hizasında uzanan elinin içinde ki hapları gördüğümde gözlerim dolmaya başladı.

Ölmeme izin vermediği için ona kızgındım. Bunu ona söylemeli miydim?

"Eğer ki biraz geç kalmış olsaydım," Cümlesini yarıda kesen şey ona dönen kızgın bakışlarımdı.

"Bana bunu neden yapıyorsun?" diye titrek sesimle sorduğum soruya karşılık anlamsızca yüzüme baktı. "Neden bir türlü ölmeme izin vermiyorsun ki?" Gözyaşlarım patır patır dökülüyordu örtüye.

Günlerin, ayların ve belki de yılların kızgınlığını yok etmek için ağlıyordum.

"Seni yaşatacağıma dair söz verdim, Küçük. Öylesine bir söz değildi, alelade bir yaşamdan bahsetmedim. Seni gerçekten yaşatacağım." Kafamı olumsuz anlamda salladım ve ona baktım.

"Öncekinden farklı olmayacak. Yaşamak için bir umudum kalmadı." Burukça gülümsedim ve burnumu çektim. "Ama ölümün ardında beni bekleyen güzellikleri biliyor olsaydın, beni bu denli iğrenç dünyaya hapsetme isteğine son verirdin."

"Dünya'ya kirli bir camın arkasından bakarak ölümün daha güzel olduğunu düşünmen doğal." Yatağın üzerine çöktü ve elinin içine serumlu elimi hapsetti. "Seni hapis olduğun kirli akvaryumdan kurtarıp, sonsuz okyanusa, evine bırakacağım."

"Söylediklerin güzel şeyler. Eğer bir balık olsaydım, evime gitme düşüncesi hoşuma giderdi. Ben bir balık değilim, okyanus beni boğar. Bu beni ölümden de çok korkutuyor"

Çenemden nazikçe tutup başımı yukarı kaldırdı ve tam gözlerimin içine bakmaya başladı. Çenemi okşarken belli belirsiz gülümsediğinde gözlerimde ki yaşlar bu defa eline düştü.

"Deniz kızları, ait olduğu yerden korkmaz. Okyanus seni boğmayacak, küçüğüm. Çünkü artık yapayalnız değilsin, çünkü artık ben varım." dediğinde hıçkırıklarımı daha fazla tutamadım.

Sarsılarak ağlamak canımı yaksa da kendimi durduramıyordum.

"Sana," derin bir nefes aldım söyleyeceğim şey beni utandırsa da devamını getirdim. "Sana sarılabilir miyim?"

Bir süre gözlerimin içine baktı. Orada ne gördüm bilmiyorum ama bu içimi ısıttı. Beni tutup nazikçe ama bir o kadar da hızlıca kendine yasladı.

Elleri sırtımı nazikçe okşarken ben derin nefesler alarak ağlamamı durdurmaya çalıştım elim son gücüyle onun gömleğini tutuyordu.

Öylesine huzur kokuyordu ki.

Annemden sonra ilk defa birine dokunurken hiçbir rahatsızlık duymuyordum. İlk defa biri bana hiçbir art niyeti olmadan dokunuyordu.

Ellerinden biri saçıma çıktığında irkildim. Canım acıyacak diye korktum, saçlarım birinin daha çekmesine dayanamazdı.

Ama o öylesine nazikçe okşadı ki tutamlarımı, babamın okşarken bile acıttı saçlarımı bir bir iyileştirdi sanki. Elleri nazikçe saçımda gidip gelmeye devam ederken ben de sakinlemeye başlamıştım.

"Bunu sana kim yaptı, Gazel?" Aniden tüylerim diken diken oldu. Sesi öylesine nefret kusar gibi çıkmıştı ki sinirine şaşırdım.

"Geçti. Artık önemi yok." dediğimde eli saçımda duraksadı ve sert bir nefes çekti.

"Önemi var. Kim yaptı, Gazel? Söyle." Dudakları kulağımın hizasına geldi. "Söyle ki onun kemiklerini kırayım. Söyle, kim benim küçüğümü böylesine incitti?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Korkuyorum." Ben bunu ona söylerken hiç utanmıyordum. Korktuğumu bilmesi kötü değildi, korktuğum için bana kızmazdı.

Benden ayrılıp yüzümü avuçlarının içine aldı. Kafasını olumsuz anlamda sallarken içimi daha fazla ısıtabilirmiş gülümsedi.

"Seni korkutan her kimse söyle, canını alayım. Söyle de ona cehennemi göstereyim." Alnıma kendi başını yasladı. "Sana yemin ederim ki düşen her bir yaşın için bir defa daha yakacağım onu. Ama bana kim olduğunu söyle!"

GAZEL DADDY ISSUES TEXTİNG (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin