Oy ve yorumlarınızı bekliyorum
Hatırlatma:
Sessiz kalmasından güç alıp yarım bir adım atıp başımı biraz yukarı kaldırdım. Aramızda kalan iki küçük adımlık yol ile ona, "Mesela sana tüm planları ulaştıran ve o planları bozmanı sağlayan Kuğu olduğum gibi!" demem ile gözlerini kaçıran ve zafere ulaşan ben olmuştum. Çünkü yalan söylemediğimin en büyük kanıtı, ona gönderdiğim bitiklerdeki Kuğu resmiydi. Ve her gönderdiğim haberin sonunda onu kahraman yapan yine bendim.
Bilmediğim bir yerde bir sürü yapboz parçaları ile gözlerimi açmıştım. Karmaşık ve karanlık görünenlerden kaçıp eninde sonunda onların içinde kendimi bulmuştum. Sahi gerçek hayatımızda da böyle değil miydi? Tek fark o yapboz parçalarını kendimiz seçip hayat tablomuzu ortaya koyuyorduk. Yeri geliyor karanlığın içinde nefes alamaz hale geliyorduk. O karanlığı değiştirmeye gücümüz yetmiyordu. Hatta bazen en iyisine ulaşmak için en dibe batıyorduk. Çiçek açamıyorduk. Adeta soğukluk içimizdeki tohumun canlanmasına müsaade etmiyordu. Ama ne zaman ki ruhumuza işleyen o imana dönüyorduk teselli buluyorduk. Belki acımız yine devam ediyordu ama bakış açısıyla o tohum yavaşta olsa canlanıyordu. Ve hayat devam ediyordu. Sonuca ulaşana kadar...
Bazı parçaları kayıp olan yapboz şeması ile o karanlık girdabı griden beyaza döndürmek istedim. Kaçmak isterdim ama elimde olan parçalar adeta vicdanıma oynuyordu.
Kendi seçimim olmadan elime bırakılan yapboz parçalarını kabul ettim. Ama eser hala tamamlanmamıştı. Ve bu eser artık benim elimdeydi istediğim gibi o tabloyu nakış gibi işleyecektim.
Kabuğumdan sukutça yaşayan ben, eski Hümeyra'nın Kuğu'su ile kanatlarımı açtım. Asaleti içime doğru işlerken cesareti zırhım oldu. Ruhumun içinde duygularımın masumiyeti devam ederken intikamım acı olacaktı.
Tek bir nokta vardı işte orası adeta kasırga. Ve o kasırgada çırpına bir kartal. İçim derbeder ve sızı en içlerde.
Sebebi sen! Ama neden?!
Kaçırdığın o şahin gözlerinin karmaşası artık durması gerekmez miydi? O taktığın yüzük kalbini es geçtiğin Hümeyra'dan geldiğini bilmek nasıl acıttı mı içini? Yahut ona çektiğin sayısız kılıçların içini sızlattı mı?
Uzaklaştı benden pencere misali gibi duran yukarıdan akan sert sulara gözlerini dikmişti. Onun yanına doğru adımlarımı atıp sesi adeta içimi titreten suya yaklaştım. Bana yandan bakıp hızlıca arkasını dönerek uzaklaştı. Bağladığım kollarımı serbest bırakıp kaşlarımı çattım.
Benden kaçıyordu! Bana inandığı halde neden yüzleşmek istemiyordu! İstediği zaten hatıralarım değil miydi?
"Mirza Bey!"
Seslendim, karanlıkta ki adım sesleri durdu.
Karanlığa doğru adımlarımı atarken o, ışığın sızıntı şekilde kaldığı yerden göründü. Donuk bakışlarını benimle buluşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
General FictionGözlerime kapkara bir sis indi. Ayak uçlarıma gelen okla irkilirken, hemen okun bir adım gerisinde bir çift ayak belirdi. Gözlerim, tedirgin bir şekilde ayakların sahibine baktı. Sis kalktı, gökyüzü mutlu bir ezgi gibi parıldadı. Ta ki onun gözler...