Sorunun Cevabı

951 156 44
                                    

Oyun ve yorumun kitabım için çok önemli. Keyifli okumalar

"Ne yaparsın be kadın!"

Otağı inleten sesin sahibi ile gözlerimi ışık hızıyla açtım. İki üç adımda yanımda bitip elimde olan bıçağı birden çekip kenara fırlattı. Sonra kestiğim sol bileği parmakları ile sıkıca kapatırken, gecenin öfkesini saran gözleri ile bana baktı. Tenim teninde kavrulurken, içimde anlamlandıramadığım bir burukluk sancılandı.

Kestiğim halde hiçbir acı hissetmeyen tenim, acı ile zonklamaya başlayınca yüz ifadem değişmiş; geriye ağzımdan kısa bir inlime firar etmişti.

Kanı durdurmak için bileğimi saran parmaklara baktım. Kanım parmaklarına bulaşmıştı ve sanki fırçanın dokunuşu gibi iz bırakmıştı. Yere damlayan kanları durdurmuş bir yandan da bir şeyler söylüyordu. Anlamıyordum, hayır onu değil. Onun ne dediği umurumda bile değildi. Sadece başıma gelen bu olaylara anlam veremiyordum. Başka bir varlık beni yaraladığı zaman canım acırken, bu işi ben yaptığım zaman canım acımıyordu. Bileğimi kesecek cesareti de bu tahminimden almıştım. Ve sağ olsun tahminimi yarı yolda bırakmamıştı. Ama sonradan çekeceğim acıyı akıl edemediğim için şimdi resmen düşüp bayılmak üzereydim. Ve öyle de oldu. Geriye doğru yalpalanırken karşımda duran adam hemen beni fark etmişti. Diğer eliyle sırtımı tutup geriye doğru düşmemem için bir barikat oluşturmuştu.

"Bırak." diye sızlanıp ondan uzağa gitmek istemsem de o bu duruma izin vermemişti. Sırtımdaki elini çekmeden karşımdan, yanıma geçip oturmam için elini omuzuma koyup yer çekimine doğru baskı uygulamaya başlayınca, acıdan iki büklüm olmak isteyen bedenim buna itiraz etmedi. Lakin iç benliğim ona boyun eğmedi.

"Git yanımdan!" diye tersledim. Sesim güçsüz çıksa da tesiri geçmişti.

"En çok istediğim şey bu! Ama sen, bir türlü buna izin vermezsin!"

Azarlayan ses tonuyla kaşlarımı çatıp hızlıca ona başımı çevirince yediğim darbeyle, "Ah!" diyerek boşta kalan elimi gözüme getirdim.

"Sabır Rabbim!"

Söylediği bilmem kaçıncı sabıra, göz devirmek istedim lakin bu kadar yakınımda olduğunu bilemeyerek başımı ani bir şekilde çevirince gözüm çenesine girmişti.

"Hümeyra Hatun!"

"Efendim Aybike!"

Adımı belki 100 kere zikreden Aybike'ye hissettiğim acı ve bulunduğum durumdan ötürü ters bir şekilde cevap verdim. O da bu durumumu anlamış, ses etmemişti. Yaram yavaş yavaş karıncalanmaya başlarken, odaya ne zaman girdiğini bilmediğim şifacı elinde bıçakla karşımda dikilince ona tedirgin bir şekilde baktım. Geriye gitmek için oturtulduğum yerden arka tarafa sürünmeye çalışsam da sırtımdan tutan el buna izin vermiyordu. Ben de bu duruma sinirlenip daha çok onu sırtımdan itilemeye çalışıyordum.

"Bey'im bileği açın hemen yapalım." Ciddi ses tonuna sahip şifacıya şüpheli edayla bakarken, gözüm tekrardan elindeki bıçağa gitti. Bıçak normal renk tonuna hakim değildi. Ucunda turuncu boyalar onun kızgın bir ateşten çıktığını kanıtlıyordu. Başıma gelecekleri idrak edince; gözlerim irileşti ve ağzım şaşkınlık içinde açılmıştı.

"Onu bileğime bastırmayacaksınız değil mi?" diye masumca sordum. Şifacı adam, sıkıntılı şekilde nefesini bıraktığında gerçekten o kızgın bıçağı yarama basacağını anladım.

"Hayır, olmaz! Bırak beni!" diye öfkeyle yanımdaki adama bağırdım. Boşta kalan elimle onu itilemeye çalışırken aklıma gelen fikirle duraksadım. Ben kendime zarar verince canım acımıyordu ki!

Ruh BağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin