Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız🤍🌹
Kuş cıvıltısının sesiyle huzurla gözlerimi araladım. Üzerimdeki yorganı elimle kaldırarak doğruldum. Kanat çırpma sesiyle birlikte hemen sağ tarafa baktım. Sarı renkte orta boyutta kuş, masaya konmuştu. Bana bakarak tekrardan ötmeye devam etti.
"Nereden geldin sen?"
Benim ona seslenmem ile kanatlarını çırparak havandı sonra tekrar aynı yerine kondu.
Çok güzel gözüküyordu. Açık rengine rağmen üzerinde bir leke görünmüyordu.
Yattığım yerden kalkarak ayakkabılarımı giydim. Onu korkutmadan masanın kenarında duran kumaşa sarılı ekmekten biraz kopararak yakına koyarken o da arada zıplayarak bana bakıyordu. Sonra yavaş yavaş koyduğum ekmeklerden yemeye başladı. Güvenini kazanmıştım. Acaba Mirza'nın da kazanabilir miydim?
Onu katmamak elimde değildi çünkü ben eski Hümeyra değildim. İstediklerimi gerçekleştirmek için güçlenmem lazımdı.
Yapmak istiyordum. Bu işin sonu nereye bağlanacağını şiddetle merak ediyordum. Ve adaletsiz düzeni yerle yeksan etmek istiyordum. Hiç değilse rüyada adaletsizliğe sebep olanlara karşı kazanmak istiyordum.
Zafiyet noktamdı, adalet. Ve herkes için bu önemli değildi. Önemli olsaydı her şey farklı olurdu.
Belgelerdeki isimleri teker teker ortaya çıkarsam, bu sefer hepsi bana karşı bir olabilirlerdi.
Ortaya çıkarmak yerine birkaçına tehdit mesajı göndermem birbirilerine düşürmem için yeterde artardı. Ama bu süreçte ben de meydanda olmalı hiçbir şey olmamış gibi yapmalıydım. Lakin belgelerin yerini hatırlamıyordum. Sadece kesik görüntüler vardı. Toprağın altına koyduktan sonra üzerine kalın bir halı seriyordum. Bu İğde Ağacı'nın yeri değildi. Evlenmeden önce kaldığım otağda değildi. Çünkü halı da yeşil tonlar hakimdi.
"Selamünaleyküm."
Mirza'nın sesiyle düşüncelerimden uyandım. O sırada kuş da havalanıp mağaranın oyuğuna doğru uçtu. Şelale suyu akmasına rağmen oradan bir boşluk olmalıydı.
"Aleykümselam."
Sabah namazıyla yola koyulmuştu ben ise uyku moduna geçmiştim. Yaram hızla iyileşmeye devam ederken hatırlamadığım anılar daha yerine oturur hale gelmişti. Ama ellerimde anlamadığım bir şekilde siyah lekeler ortaya çıkmıştı.
"Eyi misin?" diye soran Mirza elindekileri de masaya koymuştu. Düşünceli halim onun dikkatini çekmiş olmalıydı.
"Evet. Ama ellerimde böyle lekeler çıktı. İlaçların etkisi mi acaba?"
Ona avuçlarımı gösterirken tebessüm ederek gülünce merakla ona baktım.
"Cevizin suyu o."
Yanıma gelerek elinin avuç içini bana gösterdi.
"Bende de olmuştur."
Gösterdiği o yere, ben cevizleri koymuştum. Benden ona bir iz geçmişti. Cevizin böyle bir şeye neden olduğuna şaşırarak baktım. Elimi onun elinin yanına getirip izleri incelerken o masaya doğru gidip çantadan bir şey aramaya başlamıştı.
"Peki bu ne zaman geçer?" diye sordum.
"Kalıcı değildir. Ama zamanını bilmem."
Elinde ayna ile bana dönerek onu, bana uzattı.
"Yüzüne bakasın." dedi. Gülümsüyordu.
Elimdeki aynayı kendime tutunca gördüğüm şey ile, "Olamaz!" diyerek telaşla söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Bağı
General FictionGözlerime kapkara bir sis indi. Ayak uçlarıma gelen okla irkilirken, hemen okun bir adım gerisinde bir çift ayak belirdi. Gözlerim, tedirgin bir şekilde ayakların sahibine baktı. Sis kalktı, gökyüzü mutlu bir ezgi gibi parıldadı. Ta ki onun gözler...