BÖLÜM 13 ɸ evimiz

57 7 0
                                    

BÖLÜM 13 ɸ evimiz

Okyanus'tan

            Omzumdaki eli düştü ve avucumu kavradı. Adımlarıma uygun bir hızda, biraz önden ilerlerken babamın ofisinin önünden geçtik. Ardından da Aslan Amcamın ofisinin karşısındaki odaya girdik. Toplantı odalarının cam duvarlarına karşın ofisler mahremiyetten dolayı tuğla duvardandı. Odanın ortasına kadar ilerledikten sonra gevşeyen elinden avucumu çektim. Teklif etmesine rağmen ayakta kalmakta ısrarcıydım.

            "Benimle konuşmak istediğini söyledin." Soru dolu sesiyle ona baktım. Duruşumu, kuyruğumu, hala dik tutarken önemsizmiş gibi başımı salladım. "Bunu söylemedim. Seninle konuşmak için geldiğimi, ancak artık buna gerek kalmadığını söyledim." Arkamı dönüp kapıya ilerlediğimde kolumu kavrayıp önüme geçti. "Okyanus," Sesi tatlı sert bir uyarıydı.

            "Yapacak işlerin olmalı, ajandanda benim için yerin var mı ki?"

            Benim kendimi parçalayarak ödediğim sakinlik bedeli onun için de benzeri olmalıydı. İkimiz de yapı itibariyle sinirli varlıklardık. Bu sürekli öfkeyle köpürmek değildi, sadece duygularımızı yoğun yaşıyor ve çabuk parlıyorduk.

            "Habere inanmış görünmüyorsun." Sinirle soluyarak kolumu kendime çektim. Ancak atik bir hareketle kolumu kaldırıp etrafıma doladı ve beni bedenine yapıştırdı. "Bana ne?" diye hırladım dişlerimin arasından. "Beni bırak!"

            "Konuşmaya geldin. Benimle konuşmadan bu odadan çıkmayacaksın güzelim, kollarımdan da öyle."

            Sırtımı kendi göğsüne yaslayıp etrafımdaki kollarını daha da sıkıp aramızda mesafe bırakmazken derin bir nefes alıp kafamı geri attım. Çıkardığı sesle kolları gevşer gibi olsa da bir an sonra daha da sıktı. "Buradan çıkmayı unut Okyanus. Beni delirtmeyi ödeteceğim sana." Savurduğu tehditler beni daha çok öfkelendirirken bacaklarımdan birini kaldırdım ve onu kaldırırken yerden aldığım destekle diğerini geri savurdum. Hassas noktasına tam vurmak üzereydim ki düşüncelerimi tahmin etti ve vurmak için havalanan bacağımı bacağına doladı. Beni tutan kolları gevşerken bir an yere düşer gibi oldum. Ancak yerle aramda birkaç santimetre kala tuttuğu elimde diğer elim yere düşerken beni yakaladı ve bir koreografi gibi görünen savuşturmalarla bir kez daha, bu sefer yüzüne bakabileceğim bir şekilde, beni kolları arasına hapsetti.

            "Bir kez daha söylüyorum, beni bırak. Gidip geceni geçirdiğin kadına anlat derdini!"

            Öfke tüm bedenimi sararken yüzünde oluşan keyifli ifade hıncımı körüklüyordu. "Hep böyle söylenecek misin?" Yüzsüzlüğü sınırlarımı zorlarken yakınlığının getirdiği yakıcılık ya da bozkırın ortasındayken taşıdığı deniz kokusu aleyhime çalışıyordu.  "Gururumu hep hiçe sayacak mısın? Önce Brielle, şimdi de..." diye tısladım. Öç mü almıştı? Ona yaptığım blöfün cezası mıydı bu? Yüzükleri taktıktan sonra gelen o notla birlikte her şeyi pekiştirmiş ve misillemesini de böyle yapmıştı. Tabii ya! Günlerdir kim bilir kimlerleydi?

            "Bilerek yaptın." Fısıltımı ben bile duyamazken tüm direncim kırıldı. Bacaklarım uyuşurken ellerimdeki güç çekildi. Bulut'la konuşmamın verdiği o umut yok oldu. Her şeyin daha iyiye gideceğine dair inançlarım söndü. Bendeki değişikliği gördü. Belki de düşüncelerimi anladı. Sonuç olarak birbirimiz için geçerli değildik. Ben onu tanımıyordum, o tanıyordu. Ben neden onunla evlendiğimi bile bilmiyordum, o biliyordu. Ben daha kendimi bile koruyamıyordum ve Sancak, sadece onu kızdırmak için öne sürdüğüm bir sözün üstüne binlerce insanları şahit ederek beni harcamıştı.

ISIRIK SERİSİ ||EMANET||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin