BÖLÜM 22 ɸ kırıkları toparlamak

84 6 8
                                    

BÖLÜM 22 ɸ kırıkları toparlamak

Sancak Dağlı zordaydı.

En son ne zaman terk edilmiş hissettiğini düşündü. Yıl 20**, aylardan ekim... Ekimin ikisi...

Okul çıkışı anne ve babasının onu okula almaya gelişi hala hatırındaydı. Annesi sürekli ağlıyor, iki kelimeyi yan yana getiremiyordu. Babası, genelde muzip bir tavrı yüzünde taşıyan esprili biri olsa da dertli görünüyordu. Daha onları gördüğü ilk saniyeden anlamıştı bir şeylerin yolunda gitmediğini. Bir terslik vardı.

Bu sefer kim? diye düşünmüştü onları en son ne zaman böyle gördüğü hatırına gelince. Hale Kale'nin ölüm haberi geldiğinde de annesi yataklara düşmüş, Demir tüm yaşam enerjisini kaybetse de yine de dostunun yanında durmuştu. Şimdiyse tarih tekerrür ediyordu. İyi de bu kez kimi kaybetmişlerdi?

Havalimanına giden yol boyunca hatta uçak Çardak Havalimanı'na indiğinde bile ağızlarını bıçak açmamıştı kimsenin. Sancak da sormak istememişti. Duyacaklarından korkmuş ve bir ödlek gibi kaçınılmaz olanı geciktirmeye çalışmıştı.

Ninem, demişti içindeki bir ses. Kesin Minerva nineye bir şey oldu!

Yoksa neden tatil değilken ve annesi bu denli kötü haldeyken Denizli'ye dahası Ç.ye gelsinlerdi ki?

Onları havalimanından Minerva'nın kahyası Recep almıştı arabayla. Sare biraz olsun sessiz hıçkırıklarını kontrol altında tutabilirken bir saatlik yol geçmek bilmemişti. Bilinmezlik zordu. Can yakıyordu. Dahası öyle artçı sarsıntılar bırakıyordu ki darbenin nereden geleceğine karşı savunmasız kalıyordu insan.

96 model jeep Minerva'nın bahçesinden içeri girdiğinde Sancak kaçınılmaz olanla yüzleşmek için arabadan kendini hazırlamaya çalışarak indi. Kapıyı kapatıp eve dönmeden önce derin bir soluk bıraktı. Ortalık sessizdi. Yalnızca çok da uzak olmayan bir yerlerden ağlayan, haykıran insanların seslerini duyduğunu sandı bir an için. Kim bilir belki de yalnızca rüzgarın amansız uğultusuydu bu.

Rüzgarı sevmedi. Uğursuz geldi. İçini kararttı.

Babası, annesini kollarına alarak yürümesine yardımcı olurken başı önünde sessizce takip etti onları. Sonra yüreğini tekrar attıran o sesi duydu!

"I chántra mou!"

Sancak'ın çocuk kalbi Minerva'nın sesiyle heyecanlanırken anne ve babasını aşıp onun kollarına attı kendini. Çoktandır Minerva'nın boyunu geçer olmuştu. Ninesini sarıp çenesini başının üstüne koydu. "Seni çok özledim!"

"Ben de seni çok özledim çocuğum."

Sancak, onun eşini taşıyan mavi gözlerine baktı. Kederin bulaştığı, şiş ve kırmızı gözlerin ondan bir şeyler sakladığı aşikardı. O anlatana dek sormamaya karar verdi.

"Naciye bir şeyler hazırladı, geçin şöyle acıkmışsınızdır."

Sancak, onu memnun edeceğini bildiğinden iştahlı bir şekilde dudaklarını yalayarak mutfağın olduğu yere koştururken Minerva, eşinin kollarındaki kızına yöneldi. Sancak işitme mesafesinden çıkmıştı.

"Minerva Hanım," Minerva, damadının selamını bir baş onayı ile kabul ederken kollarını kızına doladı. Onlardaki bencillikti belki de ama o an için bu yüzden suçluluk hissedemezlerdi. "Sancak yıkılacak, nënë." dedi Sare titremeye devam ederken. Demir sayesinde ayakta kalabiliyordu.

ISIRIK SERİSİ ||EMANET||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin