BÖLÜM 9 ɸ minerva'ya ziyaret

365 20 0
                                    

Bölüm 9 ɸ minerva'ya ziyaret

Dudaklarından çekilen soğuk camla birlikte ağzındaki suyu yuttu. Ağzına gelen metalik tat ve dudaklarındaki acı karıncalanan bacaklarıyla koalisyon oluşturup ona karşı ayaklanırken kollarını kendi bedenine doladı. Utanıyordu. Aciz hissediyordu. Umudunu yitiriyordu.

            Bu üç his de ona o denli yabancıydı ki yalpalıyordu. Zirvede doğan biri olarak söylemeliydi ki, bu hiç kolay ve hazmedilesi değildi. Düşünme yetisi kaybolmuş gibiydi, baskı altındayken bile tilki gibi çalışan aklından eser kalmamış aksine pasif ve güçsüz birine dönüşmüştü göz açıp kapayana kadar. Sürekli ağlamaya yer arıyormuş hissi benliğine çöreklenmişti. Bulut'un sözleri zihninde bilmem kaçıncı turunu atarken giydiği bu emanet ruh halinden sıyrılması zaruriydi. "Daha iyi misin?" Bariton sesinin endişe çatlakları Okyanus'u kendime getirirken ağlamaktan dolayı acıyan ve hala kırmızı olduğunu düşündüğü gözlerini ona çevirdi. "Evet, benimle ilgilendiğin için teşekkür ederim. Buna mecbur değildin."

            Mehtap'ın, kendine ayırdığı özel locasındaydılar. Sancak'ın çalan kapıya verdiği komutla içeri giren genç adam, elindeki tepsinin içindekileri Sancak'ın direktifleri üstüne oturdukları koltuk takımının karşısındaki masanın üstüne bırakıp çıkana dek bir cevap vermedi. Buna karşın genç kadının endişeli olduğunu düşünmek istediği gözleri daima üstümdeydi. "Bir şeyler yemen gerektiğini düşünüyorum. Evden çıkarken kahvaltı yapmamışsın."

            "Ben gidince bir şeyler yerim."

"Dışarıda yemek yemeyi sevmediğini biliyorum. Ama bunlar hazır gıda değil, Hatun Hanım senin için hazırlayıp gönderdi. Mutfakta da ısıttılar. Allah aşkına, artık yiyecek misin?" Sancak'ın hızlanan ve yükselen ses tonuyla irkilse de yiyeceklerin Valide Hanımı tarafından yapılması içini rahatlatmıştı. Sancak'ın sabırdan nasibini almamış olduğunu aklına not ederken olumlu bir homurtu çıkarıp odanın karşı tarafına geçerken söyleniyordu.

            "Prematüre olmandan anlamalıydım zaten!"

            Okyanus masaya oturup bir şeyler yemeğe başlarken Sancak, onun yemek yiyip yemediğini teyit edip odadan kısa bir süreliğine çıktı. Geri döndüğündeyse Okyanus yemek yemeyi henüz bitirmişti. Ağrıyan şakaklarını hafif hafif ovalarken yanına geldi, ama ayakta dikilmeye devam ediyordu. "Başın mı ağrıyor?"

            "Şiddetli değil." En azından şimdilik değildi.

            "Bulut ne zaman geliyormuş?"

            "İyi hissetmediğimi söyledim, buluşmayı erteledik."

            "Güzel, hazır olduğun zaman söyle yola çıkalım."

            Okyanus arkasına yaslanıp başını kaldırdı ve ona baktı. "Beni beklemek zorunda değilsin." Aralarındaki bu resmiyetin onu rahatsız etmesinin çatlakları işte o zaman ufaktan yeryüzüne çıkmaya başlamıştı. Okyanus bu farkındalıkla yüzünü buruştururken Sancak onun arkasına geçti. Parmaklarının yerini uzun, kemikli parmaklarının serin dokunuşları alırken başındaki baskıyla inledi. Genç adamın sertçe soluması ona ulaşırken sabırdan nasiplenmemiş olması Okyanus'u öfkelendirdi.

"Gitsene!"

"Okyanus, anın tadını çıkarsana..." Okyanus... Dudaklarından dökülen adı içini ateşe vermeye yeterdi. Deja vu hissi damarlarında dolanmaya başlamışken parmaklarının mayıştırıcı etkisinden sıyrılıp başını ona çevirdiğinde yüzündeki tuhaf ifadeyle karşılaştı. "Kusay, Berfu'ya bir sürpriz planladı. Doğum günü için. En başından bu yana benimle gelmeyecekti zaten." Büyüyen göz bebekleri ve kızarmaya başlayan beyaz yüzüne sıktığı çenesini eklediğinde Okyanus'a öfkelenmesi kızın içindeki ateşi harladı. "Ne diye öfkeleniyorsun ki sanki? Kiminle ne yaparsan yap, bana ne ki!"

ISIRIK SERİSİ ||EMANET||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin