Sidra bir kez daha bavullarını hazırlıyordu. Arkasından gelen bir kıpırtı ve ardından gelen bir yığın kitabın yıkılma sesi onu ürküttü.Ev cini Daisy'yi görünce daha da şaşırdı.
"Burada ne arıyorsun?"
"Daisy sizi kurtarmaya geldi, Hanımefendi." Ev cini bir parşömen kâğıdı uzattı. Sidra şaşkınlıkla kâğıdı aldı ve dağınık yazılara göz gezdirdi.
"Bunu ben mi yazdım?" diye sordu.
Daisy başını salladı ve boynundan bir kolye çıkardı. Sidra irkildi ve Marina'dan aldığı kolyeyi aradı ama hiçbir şey bulamadı.
Sidra kolyeyi geri aldı, yaratığa nasıl davrandığı konusunda anında suçluluk hissetti ama kolye Marina'ya ait sahip olduğu son şeydi. Ona karşı çok korumacı hissediyordu.
"Ne kadar geriye gittin?" Sidra kolyeyi güvenli bir şekilde boynuna taktıktan sonra sordu.
"Birkaç saat, Sahibe. Daisy'nin tek yapabildiği buydu."
"Bu mükemmel Daisy, teşekkür ederim." Zaman yolculuğu gerektiren bu süreci düşününce kendini çok huzursuz hissetti. Muhtemelen ölmüştü, bu da Regulus'un öldüğü anlamına geliyordu.
Onu kurtarması gerekiyordu, tek sorun nereye gittiği hakkında hiçbir fikri olmamasıydı ve tek bilgi kaynağı olan Kreacher'ı da yanında götürmüştü.
Sidra Daisy'ye baktı. "Regulus'un nereye gittiğini biliyor musun?"
Daisy başını salladı. "Kreacher çok uzun bir hikaye anlattı. Kreacher söylediğinde Daisy Kreacher'a inanmadı-"
"Orayı biliyor musun, bilmiyor musun Daisy?" Sidra tersledi.
"Bir mağara, Hanımefendi. Bırak Daisy seni götürsün." Ev cini elini uzattı ve Sidra başını salladı. "Kreacher sana her ne söylediyse doğruymuş. Lütfen git ve Regulus'u kurtarmak için ihtiyacımız olabileceğini düşündüğün her şeyi topla."
Daisy başıyla onayladı ve uzun bir bardakla dönmeden önce bir anlığına gözden kayboldu. Sidra bunu sorgulamadı ve Daisy'nin elini tuttu. "Beni ona götür."
Sidra içinin dışına, dışının da içine dönüştüğünü hissetti ve bu his sona erdiğinde yüzüstü yere kapaklandı. Regulus'u aramaya başladığında saçındaki kir için endişelenecek vakti yoktu.
En azından öldürme laneti değildi. Öyle olsaydı Sidra anında ölürdü ve boğuluyormuş gibi nefes alamadığını ya da benzer bir şey yaşadığını çok net hatırlıyordu. Elini asasına götürdü - Regulus'a zarar vermeye cüret eden herhangi birini öldürmek hiç de fena olmazdı.
Daisy'yi bir kaya patikası boyunca takip etti ve mağaraya girme konusunda cinin talimatlarını izledi. Avucunu kesti ve kanını kayanın yüzeyine sürdü.
Sert kayalar çiğ teniyle temas edince midesi bulandı ama giriş belirginleşince devam etti.
Büyük bir su kütlesi ve çok az ışık olan büyük bir yerdi. Korkunç bir hissi vardı - Regulus'un her zaman okumak için yanıp tutuştuğu kitaptan bile daha kötüydü.
"Regulus." Seslendi. "Regulus, neredesin?"
Suyun kenarında bir şey hareket etti. Regulus başını ona doğru çevirdi ve o da ona doğru koştu. Onu canlı bulduğuna çok sevinmişti. Ancak ona ulaştığında gözlerinin simsiyah olduğunu ve yüzünün gözyaşlarıyla ıslandığını gördü.
Kreacher boğazından aşağı siyah bir sıvı akıtıyordu.
Sidra asasını çıkardı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Tükürdü.
"Hanımefendi, Hortkuluk'a ulaşmak için bu gerekli," diye açıkladı Kreacher. "Efendi Regulus hiçbir koşulda durmamamızı söyledi."
Tekrar sevgilisine ve zehir beşiğine baktı. Dibe yakın bir yerde bir madalyonun belli belirsiz dış hatlarını görebiliyordu. Hortkuluk bu olmalıydı.
Asasını indirdi ve başıyla onayladı, Regulus'un yanına oturdu ve kolundan tutarak sıvının tamamını içmesi için onu ikna etti.
Neredeyse dibine geldiklerinde Daisy artık suyla dolu olan uzun bardağı uzattı ve Sidra'ya verdi. O korkunç zehirden son bir yudum aldıktan sonra bardağı Regulus'un ağzına doğru eğdi.
Regulus'un ilk bilinç belirtisi bardağa sıkıca tutunması oldu ve Sidra rahat bir nefes aldı. Gözlerini ilk kez ondan ayırdı ve etrafına bakındı. Suyun hareket etme şekli hoşuna gitmemişti, sanki aşağıda gizlice yaklaşmaya çalışan bir şey vardı.
Ev cinlerine doğru baktı. "İşinizi bitirin ve bizi buradan çıkarın."
Bir anda artık mağarada değil, çimenli bir arazideydiler. Sidra etrafına bakındı ve Hogsmeade'i tanıyarak gülümsedi. Korkunç anılarla lekelenmiş olsa da tanıdık bir yerde olmak iyi hissettiriyordu.
Yanında yatan, gözleri kapalı ama düzenli nefes alan Regulus'a döndü. Metal bir madalyonu sıkıca kavramıştı.
"Beni kurtardın." Nefes aldı. Gözleri yavaşça açıldı. "Onu aldım. Hortkuluk bende."
Hortkuluk'u ondan aldı, elini ağırlaştırmasından hoşlanmamıştı. Normal bir mücevher parçasının olması gerekenden çok daha ağırdı. "Artık sende olduğuna göre ondan nasıl kurtulacağın hakkında bir fikrin var mı?"
"Yok." Gülümsedi ve öksürerek doğrulup oturdu. "Bunun üzerinde birlikte çalışabiliriz." Gülümsedi ve onun elini kendi eliyle kapattı, madalyonu geri aldı ama gitmesine asla izin vermedi. "Şimdilik, hemen kaçmamız gerekiyor. Eğer şimdi gitmezsek Karanlık Lord izimizi bulur."
"Biliyorum. Her şeyimi topladım." Sidra cebini yokladı.
Regulus Elf Cini'ne döndü. "Bu borcu nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. İkiniz de hayatımızı kurtardınız ve bunun için sonsuza dek minnettarız. Ama sizden bir iyilik daha isteyeceğim: Bundan kimseye bahsetmeyin. Ortadan kaybolmamız bir sürprizmiş gibi davranın ve bir daha asla varlığımızdan söz etmeyin.
"Efendim." Kreacher başını salladı ve Daisy boyun eğdi. Ev Cinleri, eski püskü giysileri rüzgârda savrularak yürümeye başladılar.
"Bekleyin..." Sidra arkalarından seslendi. Finch ailesi Daisy'ye karşı hiç nazik olmamıştı. Sidra elbisesinden bir parça kopardı ve Daisy'nin küçük avucuna koydu. "Artık özgürsün Daisy. Nereye istersen gidebilirsin. Artık benim aileme ait değilsin. Sana özgürlükten çok daha fazlasını borçluyum ama en azından bunu hak ediyorsun."
Daisy'nin gözleri yaşlarla doldu, minnettarlıkla parıldadı ve bezi kalbine bastırarak uzaklaştı.
Regulus diz çöktü. "Kreacher, seni özgür bırakamayacağımı anladığına inanıyorum."
"Kreacher bunu biliyor, Efendi Regulus. Kreacher hayatının geri kalanında Black Evi'ne hizmet etmekten onur duyacak."
"Bir daha dönüp dönmeyeceğimi bilmiyorum ama dönersem bu senin için olacak. Sirius'a göz kulak ol, olur mu? Ve kendine iyi bak, Kreacher."
"Efendim." Ev cini başını salladı ve o da uzaklaştı.
Regulus Sidra'ya döndü ve onun ellerini tuttu. "Şimdi kaçacağız."
"Biliyorum."
"Eğer vazgeçmek istiyorsan şimdi tam zamanı."
"Regulus, hayatımı seninkine bağladım." Sidra güldü. "Vazgeçmek diye bir şey yok, istesem bile olmaz."
"Harika, çünkü zaten sana izin vermezdim." Adam onun elini sıktı. "Sadece bizim için bir ev ayarladım. Her şeyden uzakta, Galler'de bir sahilde."
"Hangi sahil?" Sidra, Regulus'la sonsuza dek, sadece ikisiyle, endişesiz, korkunç aileler olmadan birlikte olma ihtimali karşısında sevinç gözyaşlarını tutamayarak sordu. Sadece ikisi.
"Tatlısu Batı."
"O zaman neyi bekliyoruz?" diye sordu, Regulus'un kollarına atladı ve dudaklarını onunkilere bastırdı.
Regulus onun dudaklarına gülümsedi ve onları yeni evlerine, hayattaki ikinci şanslarına ve huzurdaki ilk şanslarına götürdü.
-SON-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Filthy Purebloods | ʳᵉᵍᵘˡᵘˢ ᵇˡᵃᶜᵏ
FanfictionSidra Finch, Regulus Black'in onu fark etmesinden başka bir şey istemiyordu ama sonunda fark ettiğinde hayal ettiği her şey olacak mıydı yoksa o da başka bir pis safkan mı olacaktı? Kitabın hakları @sistergypsy adlı kullanıcıya aittir.