14. BÖLÜM

8.4K 545 426
                                    

Keyifli okumalar!

******

Ne yapacağımı bilmediğim nadir anların birinin içinde bulunuyordum şu an. Kalbim deli gibi çarparken düşündüğüm tek şey durumu nasıl izah edeceğimdi. Bu sefer durumdan paçayı kurtarmak zordu. Epey zordu. Yerimde öylece kalakalmış düşünürken Tekin'e değdi gözlerim. Hala olduğu yerde öylece bekliyordu.

O da şaşırmış olacak ki sesi çıkmıyordu. Düşünüyor olmalıydı. Ama pek bir şansımız yoktu. Buradan tek çıkış yolu bir yalan uydurmaktı. Sessiz adımlarla Tekin'in yanına ilerleyip fısıldadım. "Tekin ne yapacağız!?"

Annem, babam, yengem, Güralp abim ve hatta Gürkan abim tam kapımın önündeydi. Tekin'le ben ise kapının hemen ardında. Kapıda erkek postalı olduğu bariz bir ayakkabı vardı. "Tekin balkondan atla." Dedim aynı sessizlikte. "Koş git atla balkondan."

Gözleri yavaşça bana dönerken kalbim hala depar atmaktaydı. Durum yanlıştı. Bulunduğumuz hal yanlıştı. "Ne atlaması?" Diye sordu fısıldar biçimde. "3. kattan atlayıp bir yerimi kıramam. Görev emri çıkabilir."

"Sen bordo bere değil misin!?" Diye sordum kaşlarımı çatıp. "At kendini aşağı. Hiçbir şey olmaz. Hadi," Koluna tutundum. "Lütfen."

"Bordo bere olmam süpermen olduğum anlamına gelmiyor Ceylan." Dedi üstten bir bakışla. "Kapıda postallarım var. Atlamam hiçbir şeyi değiştirmez."

"Ne yapacağız o zaman?"

Kapı zili bir kez daha çaldı. Sonra bir kez daha. "Kimse yok mu!?" Yenge sus...

"Tam da vaktinde geldiler amına koyayım." Diye mırıldanan Tekin'e ters bir bakış attım. "Hayır yani. Tam vaktinde." Başını iki yana salladı. "Bende bu şans varken çölde gezerken kutup ayısı si-"

"Tekin! Abimler kapıda! Babam kapıda diyorum sana! Atla şu balkondan." Dedim lafını kesip. "Görürlerse çok yanlış anlayacaklar bak. Belki bir yerin kırılmaz ha? İşimizi şansa bırakalım. Atla sen. Bakalım ne olacak. Hadi, koş."

Telefonum çalmaya başladı bu kez. Susmama kaydıyla çalıyordu. "İçeriden de telefonunun sesi geliyor..." Diyen babamın sesini duydum. "Başına bir şey mi geldi acaba?"

"Kapıyı kırayım mı?" Diyen Gürkan abim ise her zamanki gibi netti.

Ellerimi saçlarıma geçirip başımı tuttum. Balkondan atlamak yoktu. O zaman ne vardı? Gözlerimi kapatıp hızlı bir nefes verdim. "Saklan o zaman."

"Kapıyı açıp durumu izah edelim." Diye saçma sapan bir öneri sundu. "Ben saklanmam. O işi unut."

"Saklanacaksın!" Diye yükseldim. "Geç odama. Çabuk." Sırtından ittirdim ama kıpırdamadı. "Tekin." Dedim yakınır gibi. "Ne olur saklan. Gece vakti evimde olmanı izah edemeyiz." Gözlerimi kırpıştırdım. "Lütfen."

Çenesi kasılırken gözleri sadece gözlerimdeydi. "O gözlerle masum masum bakıp bana her şeyi yaptırabileceğini mi düşünüyorsun sen?"

"Belki."

"Doğru düşünüyorsun." Diye devam etti. "Bu saklanma işi bana çok ters haberin olsun." Sırtından yine ittirdim. "İtmesene kızım. Gidiyorum işte."

BİR AVUÇ TOPRAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin