🖤
Keyifli okumalar...
🕸️
Esaretinin bedelini ruhuyla ödeyen her insan biraz daha kaybolurdu girdiği yürek çıkmazında. Bir kez aynı hissin acı tadı diline dolandığında ızdırabını çektiği yalnızca iki göğsünün ortasında duran organı olmazdı, kafatasında korunan organ da katılırdı.
İki organdan biri katil olur çıkardı.
Kalbim, küçük bir çocukken savaşı kaybetmişti.
"Hoş geldiniz." Kapının önünde bekleyip gelen herkesi selamlayan arkadaşlarıma baygın baygın baktım bir kez daha. Bu kadar destek çıkıp benden çok uğraşmaları yüzümdeki tebessüme ışıldama izleri katıyordu ama onun aksine gözlerim fazla ifadesizdi.
Ve ben ne mi yapıyordum onlar öylece ağaç gibi dikilip misafirleri ağırlarken?
Dışarı çıkmıştım ve sigara içiyordum. Gerginliğimi, nikotin ihtiyacımı karşılayarak atmaya çalışıyordum. Yine de bu stresi atamıyordum, olabilecekleri düşündükçe daha çok geriliyordum.
Elimdeki telefonun ekranını bir kez daha açtım. Erce'den hala mesaj gelmemişti, sessizliği karşısında gerildiğim ikinci insandı. Hiç iyi hisler uyandırmıyordu.
Gözlerimi sıkıntıyla telefondan kaldırıp çevreme bakarken stresli bir oflama bıraktım. Ayarlanan mekan, İstanbul sınırlarının dışında, arazisi kocaman, yeşilliklerle dolu bir alandı. Binanın arkası ormana açılıyordu, tamamen insanlardan uzak bir yerdeydik. Yani toplu katliam çıksa izimizi ancak kırk sekiz saat sonra bulabilirlerdi.
Kim bilir, her şeyi boş verip katliam da çıkartabilirdim.
"Levahir!" Diye seslenen adama çevirdim mavilerimi. Merdivenleri koştur koştur iniyordu ve soluksuz kalmış gibi bir hali vardı. Sanki kaçan öküzü tutmaya çalışıyordu, öyle bir koşuştu. "Söyle." Dedim tepkisizce.
"Yüzükler takılacak, ne yapıyorsun sen burada? Şamata derdinde misin?" Yaklaştığında adımları yavaşladı, önümde durdu ve işaret ile orta parmağımın arasında tuttuğum sigaraya yüzünü buruşturdu. "Gördüğün gibi, sigara içiyorum." Dedim kısaca. Hiç ama hiç uğraşamazdım. Bir nikotin keyfim vardı, ona da bir zahmet mani olmaya çalışmasındı.
"Annem, yüzünü görmediği için homurdanıp duruyor. Gel artık." Dedi sinirli sinirli. Daha sonra da içeri çekiştirebilmek için elini belime atmaya yeltendi ama bir adım gerileyerek buna engel oldum. "Annen kendi yüzünü göremediği için hasret kalmıştır benimkine." Dedim umursamazca. "Nişanlanırken bile umurunda olanın annesi olması garip." Olduğu yere mıhlandı.
Tek kaşımı kaldırdığımda ise yutkundu. Dilinin ucuna gelen cümleyi yutma şekliydi.
Diyeceği şeyi az çok merak etmiştim doğrusu. Mesela ne diyebilirdi ki? Niye vazgeçmişti? "En azından benim annem var." Gibi bir cümle kurmadığı sürece çıkan sözcükleri yutmasına gerek yoktu.
"Elini çabuk tut." Dedi ve arkasını dönüp uzaklaştı.
Nişan salonuna girene kadar üzerindekileri inceledim. Takım elbisesi çok güzeldi. Lacivert rengindeydi fakat ona yakışmamıştı. Takım elbiseyi üzerinde taşıyamıyordu.
Bir kez daha ondan nefret ettim ve kendimi sorguladım.
Örneğin, burada ne işim vardı? Neden bu herifle nişanlanıyordum mesela? Oysa çocukluğumda hiç böyle olmasını istemezdim. Sevdiğim birin bulup onunla mutlu olmak, yüzüne bakıp gülümsemek, nişan yüzüğümü keyifle takmak isterdim. Fakat şöyle bir şey vardı: çocukluğumun bir bok bildiği yoktu. Hayat, sandığının aksine simsiyahtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVAHİR
ActionHikâyede geçen kişi ve kurumların gerçekle hiçbir ilgisi olmamakla birlikte, tamamıyla hayal ürünüdür. 🕸️ "Kötüler için dünya bir cennetse onlara gerçek dünyayı bahşet." 🕸️ Tüm cesetleri içine sığdıran bir çift mavi göz. Masumluk dışına taşan ins...