VI. PART ÜÇ

101 90 0
                                    

🖤

Keyifli okumalar..!

🕸️

Arkamdaki bedenin varlığını sırtımda hissederken bir ses yankılandı odada.

"Sonunda baş başa kaldık."

Kulağımın dibinden gelen ürkütücü fısıldayışla gözlerim irice açıldı. İşte bunu hiç beklemiyordum. Bu kişi...

"Doğru tahmin." Douglas'tı.

Öfkeyle dişlerimi birbirine bastırdım fakat öfkem kendimeydi, dalgınlığımaydı. Ne zamandan beri oradaydı?

Neden kendini yıllar sonra gösterme gereği duymuştu? Bu kadar mı bana muhtaçtı?

Zihnimdeki sorular üst üste binip birbirini tekrarlarken ağzımdaki elini indirmek için atakta bulunacağım sırada boğazıma dayanan soğuk metal beni daha çok çevirdi gerçekliğe.

Şaka yapmadığını belirtmişti böylelikle.

O halde benim de şakam olmazdı.

Douglas'ın varlığını ruhumda hep hissetmiştim ama bedenimdeki varlığı beni ilk defa yokluyordu. O asla önemli bir şey olmadıkça kendini ortaya çıkarmazdı. 7 yıldır onun gibi bir şeytanla köşe kapmaca oynadığım için Douglas'ı gayet iyi tanıyordum ve biliyordum.

O çok tehlikeliydi fakat büyüttüğü ılık bir cehennem ateşini daha hiç tanımamıştı.

Elbet bir gün tanıyacaktı.

Ağzımın içinde bir şeyler homurdandım. Sadece bıçağı oradan çekmesini istiyordum yoksa işim zorlaşacaktı. İşime taş koymaya çalışanlardan pek hoşnut olmazdım.

"O küçük beyninden neler geçtiğini tahmin ediyorum Truva." Bıçağın varlığı boğazımdan uzaklaştı, yüzüme sürte sürte şakağıma çıkardı, ucu orada takılı kaldı. "Oyun oynamayı çok seviyorsun,"

Kalın çıkan sesini inceltmek için boğazını temizlediğinde benim taklidimi yapmaya çalıştı. "Anlaşabiliriz, konuşabiliriz Douglas. Aklını kullan Douglas, mermiler işe yaramaz." Histerik bir kahkaha atıp şakağımda hissettiğim bıçağın ucunu daha fazla bastırdı. Yüzümü buruşturdum. Kalakalmıştım, yüzüme temas edilmesi beni her an rahatsız ederdi ve Douglas bunu farkında olmadan çok iyi kullanıyordu. Üstelik taklidimi de bok gibi yapıyordu.

"Şimdi elimi çekeceğim ve sen de sessiz kalacaksın. Konuşmak istiyorsan konuşabilirsin lakin..." Kısa bir es verdi. Sol elim yumruk oldu, sakince bekliyordum benden uzaklaşmasını. "Eğer bağırmak gibi bir hata yaparsan," Bıçağı daha fazla bastırdı. Yutkundum. "Neler yapabileceğimi biliyorsun." Sırtımı göğsüne daha çok bastırdığında ağzımda duran elinin varlığı oradan silinmişti. Neler yapacağını biliyordum. Örneğin bana zarar veremezdi.

Peki o benim neler yapabileceğimi bilecek kadar tanıyor muydu beni ya da kendini?

Sanmam.

Ağzımdan derin bir nefes alıp omzumun üzerinden ona bakmayı denedim ama gördüğüm şeyle gözlerim orada kilitli kaldı. Gümüş bir göz maskesi. Benim maskem.

Soracağım soruların hepsini yutup yeni bir sorunun dumanıyla dudaklarımı araladım. "Evime girmişsin?"

Kafasını hafifçe salladı, başındaki siyah şapka onu daha çok saklamıştı böylece. "Keşke sadece öyle olsaydı. Zulana da bir bakayım dedim."

LEVAHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin