4

2.1K 75 1
                                    


Şaşkındım, korkuyordum, canım yanıyordu, üzgündüm...

  Daha telafuz edemediğim sayısız duygu ile karanlık zindanda kendimi yerde uzanmış bir şekilde buldum, kaç gündür bilmiyordum bile. Tek bildiğim çok aç ve susuz olduğum, ölecek olmamı hesaba katmazsak bunlardı önceliklerim.  Bulanan midem bana bir dakika bile rahat vermezken düşük kapsül gibi Zindanda hareket dahi edemememin bana sunduğu acı yüzünden inleyerek kolumu kaldırdım.

  Karanlık ve küf kokusu bütün ciğerlerimi kaplamış normal nefes almayı dahil unutmuştum, yutkunarak nefes almaya çalıştım. Delirecek gibiydim, gördüklerimin berbat bir kabustan ibaret olması için tanrıya dualar ediyordum sadece. Bu dayanılacak gibi değildi, ayağa kalkmaya çalışsam başımı çarpacağım tavana doğru başımı kaldırdığımda beliren ani acı ile çığlık atıp karnımı tuttum. Canım yanıyordu derken tamamiyle diğer kesikleri kastetmemiştim, tamamiyle buydu acının sebebi.

     Sırtımdaki diş izi her hareket edişimde kabukları sökülerek açılırken etrafımda kan göleti oluşmaya başlamıştı, bunu destekleyen ara ara kanayan burnum ve çatlayan başım iken ciddi anlamda  bedenimin etrafı kan gölüne dönmüştü. Kanın kokusunu bastıramayan bünyem yüzünden sürekli sürünerek gittiğim köşeye kusuyor kuruyan göz pınarlarımdan zor da olsa bir kaç damla yaş düşüyordu. Bir an olsun kesildiğini düşündüğüm acı tekrar kendini gösterdiğinde bağıracak takati kendimde bulamıyordum.

   

     İçimde bir canavar varmış da etimi içten parçalamaya çalışıyor gibiydi, günlerdir yalvarıyordum bu ağrıya son vermeleri için ancak boşluğa bağırıyor gücümü tüketerek kendimi boşluğa teslim etmiş halde buluyordum. Daha fazla dayanacak gücüm kalmamış halde gözlerimi kapattım, dizlerimi kırıp kendime çekmişken ellerim parçalanır gibi olan karnımdaydı. Sıkıca etime manikürleri bozulmuş tırnaklarımı geçiriyor acıya direnmeye karşı koymaya çalışıyordum olmayan bünyem ile. Nefesim yavaşlarken gözlerimden akan son yaş yanağımdan süzüldü, zihnim bedenim üzerindeki hükmüne son verdigi anda bedenim gevşeme ile zemine yayıldı.

    Midemin hemen altında hissettiğim hareketlenme ile ağrılar kesildiğinde gücümü bitirmemek için destekler gibi durdu ancak bu beni diri tutmaya yetmedi. Bilimcim yavaşça kapanırken kendimi acının hissizliğe döndüğü karanlığa doğru teslim ettim.

    çok geçmeden hissettiğim ayak sesleri ile kapsül gibi olan zindanın kapısı açıldı. Gözlerim halen daha kapalı iken kolumdan tutulması ile bedenim kapıya doğru çekildi.

- yüce göklerin Tanrıçası aşkına, dedi telaşlı bir kadın sesi

   Bedenim zeminin soğuk taşları ile buluşurken boynuma dokundu biri, nabzıma bakar gibiydi ancak bir kadının ellerindeki yumuşaklık yoktu. Sert ve nasır tutmuş parmakları derime temasını kestiğinde bileğimden tuttu bir kadın eli, iki yumuşak avucu arasında bileğimi ovalarken

- o çok güçsüz durumda, dedi bileğimi ovalayan kişinin olduğu taraftan gelen ince kadın sesi

   Yanı başımdaki homurtu bir adama aitti, elleri gözlerime doğru geldi. Göz kapaklarımı yavaşça havaya kaldırıp bıraktı

- Anlam veremiyorum, Veliaht nasıl onu bu kısa zaman içerisinde bu kadar güçsüz düşürebilir. Dedi tekrar kadın konuşurken

   Yanı başımda olan adamla konuşmazken devam etti

- günlerdir aç, dedi bu sefer şaşkınlık barındıran sesi ile

- Nasıl onun aç olduğunu söylersin Şifacı,  bunun için Kraliyet hizmetkarlarının bizzat benim tarafımdan yönlendirildiğini. Dedi tok bir erkek sesi

Bağ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin