Tanrının insanlara bağışladığı tek şey merhametti ve o merhamet onları diğerler varlıklardan ayırt ediyordu..
-Tanrı aşkına Sofia, diye inlercesine bağırdımSofia ise bana sıkılmış bir ifade ile bakmaya devam ediyordu, ceketimi zar zor giymiş topuklu ayakkabılarımı da odada bi o yana bi bu yana koşuştururken giyiyordum. Sanırım şimdi boku yemiştim
- Sizi tam yarım saat önce uyandırdım, hatta siz ayağa kalktınız gözlerinizi ovuşturup giyinme odanıza bile gittiniz efendim. Dedi bıkkın bir sesle
Giyinme odasına girip aldığım elbise ile yatağa geçip uyuduğumu hatırladığım an kafama bi tane vurup dosyamı alarak kapıya koştum. Her an evlatlıktan reddi yiyebilir ve beş parasız kalabilirdim, ki bunu asla yapmazdı Annem. Bu yüzden azar işitecektim, Tanrı aşkına kim kızını evlatlıktan red ederdi ki? Hemde tek çocuğunu! Bu kadar telaşıma anlam veremeyerek gözlerimi devirdim, şoförün kapının önünde beklediğini gördüğüm gibi arabaya binip hareketlenmesini bekledim. O saçma sunumu yaptıktan sonra güzel bir kahvaltı yapmalıydım, sahi en son ne zaman evde kahvaltı yapmıştım? Sanırım 7 yaşında falan iken.
Annem ile pek anlaştığım söylenemezdi, O Gisele Machiavelli yani dünyanın hayran duyduğu kadındı. Kim onun gibi şöhret olmayı istemezdi ki? Düşünsenize Dayna, plag, Shatnor, Gisele markaları başta olmak üzere dünyaca ünlü 20 markanın resmi hissedarı olduğunuzu? İstediğiniz her şeye sahip olduğunuzu artık 2 araba firmasının sahibi ve saray yavrusunu andıran bir eve sahibi olduğunuzu? Mesela ben çok isterdim, ama ne yazıkki onun disiplini ile onları kazanmam gerekiyordu bu yüzden de gençliğimi çürüterek daha yeni 18 yaşına basmış ve üniversiteye zorla gönderilen o kız olarak önce hayatımı yaşamam gerekiyordu, ki buna dahi izin vermiyordu. Ah lanet olsun, keşke daha üniversitenin ilk haftası gıcık olduğum kızı masaya yapıştırmasaydım.
Beni tanımayarak saçma sapan konuşmuştu ve bende olmayan babam hakkında kurduğu o minik cümleyi cımbız ile ayırmış kızın kafasını amfiye çarpıp yarmıştım. Keşke o kız gibi kimse Gisele Machiavelli'nin kızı olduğumu bilmeseydi, telefona çekilen bir video ile başlamamış üniversite hayatım aldığım uzaklaştırma ve büyük ceza ile sonlanmıştı. Üniversitede kavga olmaz mı?
Sanırım fazla hayalperestsiniz.
Araba çoktan hareketlenmiş Newyork'un bunaltıcı trafiğinden kopmuş şirketin önüne gelmiştik, Cezam tabiki de şirkette çalışmaktı. Yorgunca nefesimi vererek açılan kapıdan indim, benden aylar önce istediği sunumu tam yapmış bile sayılmazken bedenimdeki özgüvene anlam veremiyordum. Hayır tamamen ona ters düşmeyi seviyordum.
Toplantı odasında olduğunu daha kapısına gelmeden yolun yarısında sevgili sekreteri tarafından öğrendiğimde adımlarımı oraya yönlendirdim. Üzerimdeki takım elbise fazla maskülen bir hava katsa da içine giydiğim büstiyer fazlası ile kadınsı duruyordu. Bunların zıtlığından tekrar nefretle homurdandım, neredeyse tamamı cam olan koridorlar yüzünden gözüme soka soka ilerliyordum. Topuklu ayakkabılarım zeminde tok sesler çıkarırken toplantı odasının kapısına gelerek kapıyı çaldım, altın nezaket kuralı kapı çalışmalıydı. İçeri boş olsa bile
Göz devirerek içeri adımladım, bütün asaleti ile masanın baş köşesinde oturan Sevgili Anneciğimin keskin gözleri beni incelemeye başladı. Benim ondan pek bir farkım yoktu
Kapıyı ardımdan kapatarak yanına ilerledim ancak buna kaldırdığı eli ile izin vermezken beni sunumun yapıldığı ekrana doğru ilerletti. Sanırım şimdi sıçmıştım amma velakin hiç sıçmış gibi durmuyordum, cürretkar bir tavırla elimdeki dosyayı masaya bıraktım. Keskin kahverengi gözleri gözlerimden bir an olsun ayrılmazken yanındaki telaşlı gözlere çarptı gözlerim. Herkes aramızdaki kötü enerjileri alıyormuş gibiydi, aldırış etmeden flaşı bilgisayara koydum şimdi başlama zamanıydı. En fazla beni rencide eder gönderirdi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bağ
FantasyKaderin bana oynadığı o cilveli oyundu karnımdaki bağ. İki krallığın acımasız savaşının ortasında kalmış hamile bir kadın mı? Ondan hamileydim ve daha onun kim olduğunu bile bilmeden... Kehanet gercekleşmişti, iki krallığın efendisi bir Vamp...