Teninden yayılan ferahlatıcı çam kokusu içimi sararken verdiği güvene sıkı sıkı tutundum. Tıpkı ona tutunduğum gibi. Buğra abi tüm heybetiyle yanımdaydı ve bu gece üçüncü kez kolları arasındaydım. Bu muydu beni farklı düşüncelere meyleden? Emin olmadan bir atak yapmamın iyi olmayacağını kendime yeniden hatırlatırken geri çekildim.
"Eve gidebilir miyiz? Uyumak istiyorum." dedi dudaklarım. Ancak zihnim kurduğu süslü cümlede takılı kalmıştı.
"Sen nasıl istersen." deyip arabayı yeniden çalıştırmadan önce gözyaşlarımın biriktiği yeri eliyle sildi ve kısa süre sonra beni evime getirdi. Bizimkiler tüm kadro kapı önünde beni bekliyordu. Arabadan inmeme yardımcı olan Buğra abi geriye çekilirken annem koşarak sarıldı hemen.
"Leyla'm, yavrum çok korktuk anneciğim iyi misin?"
Belli belirsiz başımı salladığımda yeniden çekip sarıldı bana. Abim ve babam bu işin içinde olanlar hakkında derin düşüncelere dalmış gibi duruyorlardı. Sonrasında toparlanıp yanıma geldiler.
"Evimizin prensesi, balkabağına dönüşüp ortadan kayboldun sandım kız?" dedi abim beni neşelendirmek ister gibi.
"Ne kabağı abi ya, olsa olsa pamuk prensesteki cadı olur o." dedi Talha mutsuz bir şekilde. Sonra kollarımın arasına bir kedi gibi gelip yerleştiğinde birkaç damla göz yaşı ıslattı tenimi. Sessizce sarıldım sıkıca. O da çok korkmuştu.
"Kızım. İyisin çok şükür. Hadi içeri geçelim anlat nasıl oldu dinleyip çözelim şu işi?"
"Lavaboya gittiğimde biri arkamdan gelip üzerime su döktü baba. Hem şaşırıp hem bağırırken çoktan kapıyı kilitleyip gitti. Seslendim ama kimse duymadı. En son beni almadan gitmezsiniz nasılsa diye dertli dertli otururken ışıklar kapandı." dedim üzgün bir şekilde. Herkes olanı biteni anlamaya çalışıyordu. Sonrası zaten malumdu.
Abimin elinin üzeri kızarıktı. "Eline ne oldu abi?"
"Bir şey yok ya." dedi gülerek. "Arada hıkmalanan Erdal oldu ama ne yapalım zaten gıcığıma gidiyordu."
"O ne alaka?"
"Onunla gitti demiş anneme birisi. Sanırım personellerden biriydi. Hemen damladım yanına ama kapıyı uykuluyken açtı."
"Sen yine de vurayım birkaç tane mi dedin? Abi hani şiddet kötü bir şeydi?"
"Kızım bu şiddet sayılmaz. Bu okşama, ayağını denk al okşaması." dediğinde ona bakakaldım. Biraz ikazı hak ediyordu ama bu sinirle değil.
Babam kollarının arasına alıp sardı beni. İşte şimdi yıkılmaz bir dağ gibiydim. Burada bana kimse bir şey yapamazdı.
"Sana da zahmet oldu Buğracığım. Gidip dinlen istersen yarın işe gideceksin. Yoruldun iyice."
"Estafurullah Reyhan teyze o nasıl söz. Ne zaman ihtiyacınız olursa buradayım ben. Geçmiş olsun tekrardan. Leyla sen de dikkat et kendine aklımız kalmasın. Cümleten iyi geceler."
"İyi geceler Buğra eyvallah." dedi abim ve evimizden çıkıp gitti. Kendi gitti ama hisleriyle beni baş başa bıraktı.
Tüm yorgunluğuma rağmen duşa girip çıktığımda, annemi elinde bir tarakla beni bekliyorken gördüm. Küçükken yaptığı gibi narince saçlarımı tarayarak sevgisini döktü üzerime. Güzelce kuruttu ve ördü. Sonrasında dizlerine yatarak uyudum. Ben de çok korkmuştum. Bu yolda öylesine kaybolmak değildi, kasıtlıydı. Biri bizzat benimle uğraşıyordu. Umarım başıma daha fazla iş almazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülveren Mahallesi
Teen FictionBir gün işe gitmek için hazırlanırken ayakkabımın içine gizlenmiş gizemli bir mektup zarfı buldum. Sonrasında ise her şey değişti.