Oy vermeyi unutmayın aşk bahçeleri ❤️
(21) Hafızandan Kaybolmamam Dileğiyle
Sevgili Leyla;
Yazdığım her şey gönlümden kopup seni düşününce kalemime akan şeylerdir. Çünkü seni düşünmek öyle güzel ki, baharın gelişini müjdeleyen çiçekler gibi, hava almaya çıkıp duyduğun cıvıl cıvıl kuş sesleri gibi, ilk karın yağışını heyecanla beklemek gibi, soğuktan korunmak için sıkı sıkı giyinip burnunun üşümesinden hoşlanmak gibi... Seni sevmek içimde yaşadığım tüm olumlu, zarif ve masum duygular gibi.
Bir ara tırnaklarına sürdüğün boyayı aralıksız tam dört dakika izlemiştin parkta. Bakıp bakıp mutlu oldun, dedim onu gülümsetmek basit bir boyanın işi mi sen ne güne duruyorsun? Bir şey yapamadım o an ama sen boyayı mutlulukla izledin ben de seni.
En sevdiğim değil de en sevmediğim kitaptan bahsetmek istiyorum müsaadenle. Romeo ve Juliet... Kavuşamayan aşıklar, birbirini dinlemeden uygulanan planlar ve sonu mutlak bir ölüm olan bu kitaba asla içim ısınmadı. Sonu mutlu bitse elbet bu kadar hafızalara kazınmazdı diyeceksin haklısın. Ama seven kişi, gerçekten seven kişi kendiyle beraber peşinden bir ölü daha götürmez.
Ufak bir oyun oynadılar sözde ancak bu oyun neye yaradı, aşkını doyasıya yaşayamadıktan sonra son kez dudaklarındaki zehri tasan ne olur tatmasan ne olur?
Bir mektup, geriye kendinden izler bırakacak aşkını haykıracak bir mektup bile bırakmadıkları için okuduktan sonra kızmıştım. Benimse sana olan aşkımı haykırdığım bir sürü mektubum var. Kötü düşünmek elbet istemem ama zamansız gidişlerin var olduğu ve hiç bitmeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Bir gün ansızın gidersem aşkımı satırlara vurduğum için hiç pişmanlık çekmeyeceğim. Seni sevdiğim her güne şükredeceğim.
Birine kitap önermekten hoşlanmıyorum. Herkesin okuması gereken kitabın yeri ve zamanı olduğu gibi ondan aldığı mesajlar da farklıdır. Zaten çevremde buna pek meraklı kişiler de yok.
Gözyaşlarını döktüğün kitapları alıp sevmek istemem normal mi? Aşk romanlarına bayılıyorsun demek. Geriye kalbini bırakan insan bıraktığı diğer kalbin de mutlu olmasını ister bence. Elbet giden herkes bir gün unutulur, önemli olan insanların hafızalarındaki yerimizdir.
Hafızamdan ve hafızandan hiç kaybolmaman dileğiyle.
Seni çok seven Mecnunun...
Mektubu okuduktan sonra içimde oluşan burukluk bir türlü geçmedi. Ölümden, gitmekten ve kalpten bahsetmesi beni öyle hüzne buladı ki baştaki tatlı cümlelerinin tadını bile çıkaramadım. Gitmeyi bu kadar vurgulaması içimdeki onu görme isteğini coşturdu.
Yüzüm asık bir halde kahvaltıya inip yine yüzüm asık bir halde işe gittim. Duyduklarımı dün gece Buğra abiye anlatmıştım. O da sen bunları düşünme biz yine işimize bakacağız deyip konuyu kapatmıştı.
Yokuşu inerken elbisemin eteklerini düzeltip çantamı yandan astım. Mahalle içinde neyse de başka bir yere gideceğim zaman annem sıkı sıkı tembih ederdi çantanı elinde tutma diye. Üstelik haberlerde neler duyuyorduk. Kadın olmak her an zordu. Bu yılda bile sokaklar bizim için güvenli değildi. Artan kadın cinayetleri takıntılı sapıklar ve sürekli yenisi türeyen canilerden yok muydu bir kurtuluş yolu?
Haberleri izlerken artık ciğerimiz soluyor, boğuluyorduk. Bu yüzden Erdal abiden de git gide korkmaya başlamıştım. Anneme atınca onun da bilmesi beni öyle rahatlatmıştı ki en azından uykuya daha kolay dalar oldum.
Köşede beni bekleyen Buğra abi gülümsedi. "Günaydın Leyla."
"Günaydın Buğra abi."
"Hayırdır bir şey mi oldu üzgün gibisin?"
Tam ona dünkü meseleye canım sıkıldı diyecektim ki ilerideki fırından çıkan Erdal abiyi gördüm. Beni görünce dik dik bakıp yürümeye devam etti. Köşeyi dönene kadar da gözlerini ayırmadı.
"Bu herif seni rahatsız mı ediyor?"
"Evet rahatsız ediyor, artık tatsızlık çıkmasın diye saklamaktan yoruldum. Bu akşam babama ve abime de söyleyeceğim. Bana bakmasın geçerken laf atmasın konuşmasın geceleri karşıma çıkmasın istiyorum. Artık beni korkutuyor."
"Geceleri ne zamandan beri karşına çıkıyor? Geçen gece de Emre yakalamış sokakta bağırmışsın anlattı bana. O yüzden eve bırakmayı teklif ettim. Bundan sonra buna devam edelim o zaman Leyla. Kimsenin senin huzurunu bozmasına izin veremeyiz. İstersen şikayetçi de oluruz."
Duygusal boşluğuma mı denk geldi yoksa duymak istediğim sözcükler mi bunlardı bilmiyorum. Gözlerim anında dolunca Buğra abi cebinden çıkardığı mendili uzattı hemen. Sonra da içeriden su alıp geldi.
"İyi değilsen gitmeyelim hatta sen evde dinlen biraz."
"Yok o zaman daha kötü hissederim. Oraya gidip kafamı meşgul etmem iyi gelecek." Hem yanımda o vardı. Bunu sesli dile getirmesem de ona güveniyordum, bir insan olarak. Ancak bu benim sokaklarda tek başıma özgürce gezmeme yetmiyordu.
Birlikte geçirdiğimiz saatlerde üzerimdeki durgunluktan nihayet sıyrılmıştım. Dükkan için bir şeyler seçmek gerçekten iyi gelmişti. Bir iki açık renkli duvar görünümlü paravan seçmiştik. Duvarların üzerine sevdiğimiz yazar ve şairlerden sözler yazıp daha ilgi çekici hale getirecektik. Bir köşeye ayrıyeten boy aynası seçmiştim. Boy aynasını koyacağım yer bile zihnimde belliydi.
Orada işimiz bitince Buğra abi sahafa gitmeyi teklif etti. Benim de canıma minneti. O ender kitapları kalite avcısı gibi anında bulup sepetine eklerken gözüme takılan büyük kitapla duruverdim. Çok kalın bir kitap değildi ama neredeyse bir sehpa kadar büyüktü.
"Bu konuda sana güvenmemem gerektiğini anladım," dedi alay edercesine.
"Bunu okumak için değil dekor olarak kullanmak için düşünüyorum. Baksana aynanın karşı hizasına bunu duvara asamaz mıyız? Yaprakları açık olsa çok iyi olur tabii ama gerekli düzeneği kuramazsak tablo gibi asarız, çerçeveciden kenarlara bir çerçeve atarız. Hatta böyle okumaktan yıpranan cildi eskiyen tüm kitapları bulalım. Duvara sağına soluna onları da katarız."
Heyecanla anlatmamı gülümseyerek dinledi. "Ne var olmaz mı? Olmaz diyecek gibi bakıyorsun?"
"Yok az önceki güven cümlemi nasıl geri alsam diye düşünüyorum. Eşeklik ettim affet. Bu şahane bir fikir."
"Bütçemiz yoksa ikramiyem hazır yanımda getirmiştim." Elimi çantama atacağım sıra durdurmak için tuttu.
"Leyla, bu güzel fikirlerle gelip bizzat kendi dükkanın gibi ilgilendiğin, güzelleştirdiğin için benim teşekkür edip bir ikramiye daha vermem gerekir. Nerede görülmüş patronun verdiği ikramiyeyi geri aldığı. Sayende müşteri alanı çoğaldı, insanlar sadece kitap ve kalem almaya girmiyor. Dinlenmek soluklanmak huzur bulmak için de geliyor. Sevdikleri için geliyorlar."
Son kez anladığımı vurgulamak ister gibi elime iki kez hafifçe vurdu ve geri çekti. Zarfa giden elim de böylece orada kaldı. Hemen işe koyulup kimsenin yüzüne bakmadığı yaşanmışlık dolu o kitapları aramaya başlarken ben orada kaldım. Elimi tuttuğunda ne hissettiğimi düşündüm. İçimde ufacık bir heyecan vardı evet ama mektup arkadaşıma oluşan ve gittikçe yoğunlaşan hisler gibi değildi. Eğer sahibi oysa ona çabucak yöneltebilirdim ama sahibini öğrenmeden böyle bir şey düşünmem bana yakışmazdı.
Geri dönüp bir hevesle dükkana gidecekken gördüğümüz şey ise hemen duraksamamıza sebep oldu. Emek emek güzelleştirmeye çalıştığımız dükkanın tüm camlarını indirmişlerdi. Korku dolu gözlerle Buğra abiye baktığımda ise hiç beklemediğim bir cümle kurdu. "Sanırım seninle sevgili olduğumuzu düşünüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülveren Mahallesi
Teen FictionBir gün işe gitmek için hazırlanırken ayakkabımın içine gizlenmiş gizemli bir mektup zarfı buldum. Sonrasında ise her şey değişti.