Bölüm 18. Güven
Huzursuz bir iç çekişten sonra onun burada olmasına katlanamayacağımı anladım. Sanki bir şeyler arıyor gibi bakkalda oyalanmaya başladım ama o da gitmiyordu. Başa gelen çekilir diyerek en azından hava daha da kararmadan çıkmaya karar verdim.
"Hayırlı işler Rasim amca, nasılsın?"
"İyiyim Leyla kızım sağ olasın sen nasılsın, yeni işinden memnun musun?" Evet burada haberin ak ya da kara olmasına bakılmıyor hızla yayılıyordu.
"Memnunum memnun. Havva teyze nasıl epeydir göremedim onu bayağıdır?"
"Aman dizlerim diye sızlanıp duruyor ne yapsın. yaşlandık artık."
"Yok yok maşallahınız var sizin. Olur bu yaşta ufak tefek ağrılar asıl bizim nesil çürük çıktı sorma."
"Yoo deme onu, gelecek gençlerin ellerinde kendinize çürük çarık demeyin güvenirim vallahi."
"Peki peki ben bir küçük yoğurt alacaktım."
"Heh, al kızım beş milyon."
"Hadi kolay gelsin." Parayı uzatıp yoğurdu aldığım gibi hızla dükkandan çıktım. Pis mikrobun adım sesleri bile beni rahatsız ediyordu.
"Hayırdır Leyla bu ne hız?"
"Seninle konuşmak istemiyorum Erdal abi rica edeceğim benimle uğraşma."
"Şimdi de peşine Selçuk'u mu taktın ha? Buğra yetmedi, baktın o biraz cılız bir şey bir de Selçuk'u kafalayım mı dedin!"
Öfkeyle arkamı döndüm. "Hadsiz ve hudutsuz kelimelerinin bir sonu hiç mi yok? Neden dayak yediysen ondan, benim yüzümden değil. Kim bilir kimleri rahatsız ediyorsun da artık insanların gözüne batmaya başladın. Bak benimle ilgileniyorsun, görüyorum anlıyorum lakin kabul etmiyorum. Daha fazla ısrarcı davranmak senin aleyhine olur. Bir kadın hayır diyorsa hayırdır uzatma artık, görme beni."
"Lan görme demek kolay mı? Bu kadar kadın arasında geldi seni seçti bu boktan kalbim. Hayatın karanlığı içinde bir bana mı ışık olamıyorsun?"
Sokak ortasında durup bağırması hoşuma gitmezken etrafa bakındım. Yarın mahallenin diline düşmek son istediğim şey bile değildi.
"Erdal abi, benim sende gönlüm yok, yana verecek ışığım da yok var git yoluna." Arkamı dönüp korkuyla çarpan kalbimi sakinleştirmeye çalışırken kolumdan tuttu. Tahammülüm yoktu ondan gelen bir şeye tahammülüm yoktu gittikçe sınırını aşmasından nefret ediyordum.
"Bir kere denedin mi, şans verdin mi bir kere? Benimle vakit geçirdin mi hiç? Niçin böyle yargısız infaz yapıyorsun? Evet desen seni dünyanın en mutlu kadını edebilirim."
"Ama demiyorum Erdal abi, kolumu bırak ve seçimlerime saygılı ol," deyip kolumu çektim ve yoluma devam ettim.
"Vazgeçmeyeceğim Leyla ne olursa olsun vazgeçmeyeceğim."
Sokağın ortasında bağıran o dilini koparmak istiyorum! Kendi kendime sinirlendiğim yetmezmiş gibi bir de karşıma kardeşi Musa çıktı. Serseri halinden bir gram ödün vermezken yanından geçecekken önüme adım attı. Diğer tarafa yöneldim ve oraya geçerken sırıttı. Sırtlanların arasında kaldığımı anlayınca o aptal gülümsemesini yüzünden silmek için bir çığlık döküldü dudaklarımdan. Bunu beklemediklerinden olsa gerek "Koş lan it, iyi bok yedin," diyerek yokuş aşağı birbirlerini iterek inmeye başladılar.
Sesimi duyan kapıya cama çıkmış ne oldu diye soruyordu. Bir tek evde olan Emre ve Selçuk abi birbirine öfkeli bakışlar atarak sağı solu aramaya çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülveren Mahallesi
Novela JuvenilBir gün işe gitmek için hazırlanırken ayakkabımın içine gizlenmiş gizemli bir mektup zarfı buldum. Sonrasında ise her şey değişti.