"Efsun biliyordum böyle olacağını. Dur demiştim ben sana." Tamam Merve'ciğim, yani biliyorum dur dedin ama sen de benle beraberdin kanka falan dinlemem yakarım burayı.
Koşarak kapısında pembe güller olan gelin odasına girdik ve kapıyı kapattık. Kapıyı tekrar açıp hâlâ önünde duran düğün pastasına bir parmak daha attım. Elimizdeki son imkanı bile kullanmamız gerekir arkadaşlar.
"Efsun yakalanacağız kapat şu kapıyı!" diye çemkirdi Merve.
Kapıyı ters dönmüş ve eski haline tekrar gelemeyen böcek çaresizliğiyle örtüp odanın en köşesinde duran Aras, Savaş ve Merve'nin yanına ilerledim. Aras ve Savaş olayın şokundalar. Öyle bakıyorlar suratıma.
"Nasıl yani o elbiseye domates suyu mu döktün sen, tekrar söyle?" Savaş daha kaç kez söyleyeceğim dökmedim sadece daha güzel görünsün istedim yani çok renksizdi. Bana öyle bakma sarı sakallarına öldüğüm...
"Ne diyebilirim ki?" dedim omuzlarımı silkerek. "Kırmızıyı severim."
"Hayır yani anlamıyorum, domates suyunu nerden buldun?" Bu kadar şaşırma Aras. Söz konusu Efsun Kaya, yani ben oluyorum, lütfen.
"Makarna yapacaktık. Markete gittik. Ordan dönerken de düğünü gördük. Düğüne gizlice katıldık ama tek amacımız tebrik etmekti yani, yemeklerle hiçbir alakası yok."
Savaş burdan anlamaması gerekeni anlamış olacak ki bana 'ağzına tüküreyim' bakışı atıp Aras'a döndü. "Abi" dedi yutkunarak. "Bu elbise Sibel ablanın açık arttırmadan çok yüklü bir ücrete aldığı değil miydi?"
Aras burnunu kırıştırdı. "Sanırım," dedi. "Evet..." Hadi be. İşte şimdi harbiden bittik.
"Ne yapacağız?" dedi Merve.
"Yapacağız değil, yapacaksınız. Bu işi siz becermişsiniz sonucuna da siz katlanın. Biz hiç uğraşamayız. Hadi gidelim Aras."
Savaş Aras'ın kolundan tutup çekiştirerek kapıya gitti. Kapı tokmağına tam elini uzattı ki, bam, kapı yüzünde patladı. Hayır dalga geçmiyorum gerçekten yüzünde patladı. Bizim sarı çiyan kapıyı açınca zavallı Savaş'ın burnuna çarptı. Hiç de üzülmedim. Bir dakika... Sarı çiyan mı?
"Demek buradasınız sizi minik haydutlar..." Yok artık, dediği lafa bakar mısın? Benim nerem minik 1.76 yım. Haydut konusuna lafım yok. Dibine kadar haklı yani kadın.
Sibel, yani nam-ı diğer sarı çiyan yanımıza doğru sırıtarak yavaşça adımladı. Teyze kusura bakma ama o kafandaki simlerle sırıtmak yakışmıyor yani, hakkını veremiyorsun.
"Elbisemin intikamını alacağım hepinizden." dedi ve aniden cadı kahkahası attı.
Bir baktım yerle bir olmuşuz. Savaş yerde burnunu tutmuş kıvranıyor, Aras ona yardım ediyor, Merve ağlamaklı, sarı çiyan kazanmak üzere. Ordu dağılmış. Öne doğru bir adım attım ve askerlerim için kendimi feda ettim, çünkü iyi bir komutan böyle yapardı.
"Teyzeciğim" dedim gururla. "Elbisenin tüm masraflarını karşılamaya hazırım." İşte böyle Efsun, gurur her şeyden üstündür, yürü be kızım. 'Neyini karşılıyorsun cebinde öğlen yediğin dondurma bedavasından başka hiçbir halt yok. Onu da Merve'ye aldırttın zaten farketmedim sanma, çakal seni" diyen iç sesime hak verip tek hamlede geldiğim gibi tekrar bir adım geriye geçtim. Artistliğin lüzumu yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...