Masada önündeki tabaklarla ilgilenen insanlara ansızın göz gezdirip iç çektim. Merve son dört gündür bıkmadan yaptığı gibi koca bir nutella kavanozunu önüne çekmiş acısından kaşıklıyor, annem yumurtasını çatalla eziyor, Barış... Ah, evet. Hepimiz haşlanmış yumurtamızı onun önüne koyduk, reçelli ekmeğiyle beraber yumurta yiyor. Sanırım kusacağım.
"Evladım gittiğinden beri evde salam yenmiyor." dedi annem. Cenk'ten bahsettiğini anında anladım, bilakis salamı havaya atıp yüzüne yapıştırdıktan sonra yemek gibi akıl almaz şovları vardır kendisinin.
Barış konuşmak için ağzını araladı. Cenk hakkında yorum yapacağını düşünmüştüm ki ters köşeye kurban gittim. "Karete kursuna yazdırdım sizi." dedi gözlerini tabağından ayırmadan. Karete mi? Şu Cenk'in ölümüne yediği dayak tipi?
"Ne diyorsun sen hıyar?"
"Efsun, abinle doğru konuş." diye aniden araya atlayan anneme yandan bir bakış atıp bakışını piç smaylla süsledi Barış. Sağ elindeki çatalını yalayıp sol elindeki ekmeğinden koca bir ısırık aldı.
"Merve ve Efsun'u karete kursuna yazdırdım. Üniversite için şehir dışına gitme ihtimalleri var, biliyorsunuz. Kendilerini koruyabilmeleri adına böyle bir önlem aldım." Bir dakika da kardeşim, benim kareteye ihtiyacım yok. Osmanlı tokadı gibi bir dehşetül vahşet boşuna bulunmamış. Bu çocuk sırf dayak yiyeyim diye bunu yapmadıysa ben de bir şey bilmiyorum.
"Gitmiyorum." dedim. Annem aniden bana dönüp 'seni çok fena yaparım' bakışı attı, beraberinde "Abine karşı mı geliyorsun kızım?" diye acımasız bir soru yöneltti. 'Evet' desem annemden terlik yiyeceğim, 'hayır' desem gidip kurstakilerden dayak yiyeceğim. Sizce hangisini seçmeliyim?
"Hayır anne." dedim sinirle. "Abime karşı gelmiyorum." Annemden terlik yemektense karetecilerden uçan tekme yerim. Kan bağı öldürücüdür. Yirmi tane kareteciyi toplasan bir Işıl Kaya etmez yandaşlarım.
Ha, bir de... Barış'ı benden önce doğurup onu bana abi yapanın ben ta...
Tövbe estağfurullah. Sakinim...
"Hazırlanın, ilk kurs bugün." dedi Barış hıyarı. Son kez etrafa piç gülüşünü atarak zafer kağıdını imzaladı, çatalı adeta bir kılıçmışcasına masaya özenle bıraktı ve ayağa kalktı. Ben kırgın, ben yıkılmış...
Bunun da intikamını alırım be.
Alırım, ben nelerin intikamını aldım.
Merve ağzındaki çay kaşığını masaya bırakıp sürünürcesine odama yürüdü. Kahvaltıda milleti izlemekten pek bir şey yiyememiş olduğumdan elime en irisinden kalınca bir salatalık alıp Merve'nin arkasından kalktım ve onu takip ettim. Askılı tişörtlerimden birini giyip altına penye bir şort geçirdi. Ben de yün çoraplarımı çıkarıp kısa kollumun altına kapri giydim, saçlarımı kafamdan daha büyük bir topuz haline getirip yukarıda tutturdum. Aşağı inene kadar ikimiz de hiç konuşmadık.
"Kankam..." dedim. Dönüp baktı. "İstersen sen Serdar'la buluş. Ben şu tükürdüğümün kursuna giderim. Kimsenin haberi olmaz, merak etme."
Omuz silkip suskun suskun yürüdü dış kapıya. Elimde salatalığımı çevirmeye başladım çaresizce. Bu kızın bu halleri beni rahatsız ediyor. Her insanın depresyon vakitleri olur lakin büyük bir ustalıkla ibneliklerime yardım eden insana bu tarz haller yakışmıyor abi. Yakıştıramıyorum.
"Bir dakika, kursa otobüsle gidecek değilim. Aptal Barış bırakmak zorunda. Sıçayım ona ben." diyip oflaya oflaya tekrar üst kata çıktım. Merdivenlerin bitişindeki ilk kapıyı tıklattım. Kapının üstündeki 'ölümcül mevzu değilse defol' yazısına aldırmadan kapıyı açtım. Evet, beyefendimiz odasında yok. Ben tüm evde onu aramak zorunda mıyım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...