"Ne yapacağız?" diye fısıldadım çöl devesinin kulağına. Yutkundu.
"Heyy!! Sizi haydutlar!! Düşün önüme."
Kapıda bize delici bakışlar yollayan adama yapmacıkça gülümseyip kendisinden uzak olmaya çalışarak düştüm önüne. Arkamdan itti. Aras bunu görünce bir an kavga edecekti, sonra ben 'bu kadar suç yeter' bakışlarımla beraber tuttum elinden. İdama götürülen balığı misali indik aşağı kata. Öylesine çaresiz fakat belki denizi bulur kaçarım düşüncesiyle öylesine umut dolu...
"Bu kez nasıl sıyrılacağız? Hapse düşmeyiz değil mi?" dedim yavru kedi gibi. Hayır, normalde böyle değilimdir ama ellerinde kamera kayıtları var. Şikayette bulunsalar bir şey olur mu ki? Yok canım, alt tarafı yangın alarmını çalıştırdık.
"Efsun!!" Bu ses... Bir dakika... Merve nereden bulmuş bizi?
"Abla!!" Cenk de buradaymış...
Kenarda güvenlik görevlilerinden biriyle konuşan Barış'ı da görmemle mükemmel ekip tamamlandı. Ambulans bile gelmiş. Çöl devesine biraz daha yaklaşıp pusuya yatan kaplan misali saklandım kollarının arasına. Allah'ım sen bize yardım et, şu işten alnımızın akıyla sıyrılalım, sözüm olsun Yeliz'e hediye alacağım.
Barış yanıma doğru öfkeyle adımladı. Kolumdan sertçe tutup az ilerideki Savaş'ın arabasına doğru yürüttü. Bir dakika, bir dakika... Polisler yoksa başım o kadar da büyük dertte değil demektir. Yırttım mı yoksa?
"Ya Barış! Biraz kibar davranır mısın?"
Kolumu tutup kendine çevirdi. "Bana bak marul kafa." dedi diliyle dişinin arasından tıslayarak. "Adama yanlışlıkla camdan duman çıkıyormuş gibi görüp sizi aradığımı ve yangın alarmına basmanızı rica ettiğimi söyledim. Sizin suçunuz yokmuşcasına görevlilerden kendi adıma özür diledim. Hadi buraya kadar bir şey yok diyelim. İşin kötüsü, tüm şirket birbirine girmiş, aceleyle bir kadın aşağıya ineyim derken merdivenden düşmüş ve bacağı kırılmış. Bu kadının kim olduğunu merak ediyor musun Efsun Kaya?" Bismillah... İçimden bir ses oldukça cırlak çığlıklarla sıçtığımı söylüyor. Bismillah...
"K-kim...?"
"Defne Sarıkaya. Savaş'ların şirketinden buraya dosya transferi için gelmiş. Kız bacağını kırdı ve ambulansla hastaneye götürdüler."
Barış'ın hoşlandığı kadın benim yüzümden bacağını kırdı.
Bu kadın aynı zamanda karakolun önünde çarpıp topuğunu kırdığım kadın.
Evet, iç sesim haklıydı. İşte şimdi ağır sıçtım.
"Ö-özür dilerim..." dedim bir ihtimal kurtulurmuşcasına boynumu bükerek. Barış bana psikopat gibi baktı, baktı, baktı, hala bakıyor...
"Efsun..." dedi fısıldayarak. "Hastaneye gideceğiz ve sen Defne'den özür dileyeceksin kuzen, benden değil. Anladın mı?" Ama canım kuzenim sen böyle tüm tüylerimi derimden acımadan ayıracakmış gibi bakarsan ben sana hayır diyemem ki. Orantısız güç altındayım, bilirsiniz ne kadar karşı olduğumu.
"Sen ne dersen odur." Al işte, afalladı. Beklemiyordu tabi benden böyle bir tepkiyi. Hoşuna da gitti sanırım. Olsun gençler, sonuç olarak ufak bir özürle yırttım, sülalem rahat.
"Hey!!" diye bağırdı kenardan Savaş. Hepimiz dönüp baktık. "Hadi, artık dağılalım evlere yoksa ben dayanamayıp şu Efsun yamyamıyla kavga çıkaracağım. Lütfen." Hadi ya, bak, bak, bak. Kavga çıkaracakmış haspam. Ayh, osurayım da kokmasın.
"Merinos yanıma gel." Geliyorum çöl devesi, geliyorum. Hoş, az önceki yakınlaşma anımızdan sonra senin yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum ama, geliyorum. Hadi hayırlısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...