BÖLÜM-8

11K 887 168
                                    

Alın size bir adet Barış. Medyada Barış Kaya. Yorum yaparsanız mutlu olurum^^

"Efsun pantolonunu indirdi." Lan, telaşlanınca her şeyi birbirine karıştırıyor bu çöl devesi.

İşte şimdi sıçtık, yine...

"Onu ben de görüyorum!!" diye çemkiren Savaş'a yüzümü buruşturarak tek hamlede pantolonumu yukarı çektim. Hayır yani, tamam pantolonum aşağıda ama üstümdeki tişörtü indirdim ve Yeliz şırfıntısının elbisesinden uzun oldu. Ona niye kimse bir şey demiyor? "Çünkü sen erkekler tuvaletinde bir erkekle beraberken indirdin pantolonunu Efsun" Ne yani iç ses? Ben bir tek Aras'a karşı indirdim, Yeliz herkese karşı kısacık elbise giydi. Kişi sayısından dolayı mı bu tepkiyi alıyorum?

"Bana hemen bir açıklama yapın yoksa Efsun'u Barış'a şikayet etmek zorunda kalacağım!" Barış mı? Kafamdan aşağıya kızgın yağ döker yemin ediyorum.

"Savaş'cığım..." dedim ses tonumu düşürerek. "Yeliz zillisi, pardon, Yeliz Hanım korkuyla masadan atlayınca sandalyeye çarptı. Ben de kenarda duruyordum, sandalye de benim bacağıma çarptı. Biraz derim kalkmış. Aras da sağolsun yara kanamasın diye peçete bastı." Aras'ın elindeki hafif kanlı peçeteyi işaret ettim. "Bu da kanıtı."

Savaş oldukça angutumsu bir şekilde bir bana bir de Aras'ın elindeki peçeteye baktı. Birkaç dakika sonra inanmış olacak ki sakinleşip dikleşti. Hayır yani ne bekliyorsun? Böyle bir şey yapacak olsak erkekler tuvaletinde mi yaparız? Çok mu meraklıyız bok koklamaya?

"İçeri gidelim. İştah falan kalmadı. Toparlanıp çıkacağız." Savaş'ın söylediğine başımızı sallayarak karşılık verip usulca peşine takıldık. O önde biz arkada yürüdük. Aras'ın moraller bozuk tabi. Elindeki peçeteyi yavaşça çöpe attı.

"Sen nasıl bir malsın?" dedim yanına sokulup fısıldayarak. "Telaşlanınca her şeyi birbirine katıyorsun çöl devesi. Şimdiye kadar hiç mi savunmadın kendini? Muhallebi çocuğu musun sen?" Hiç öyle bükme boynunu Aras. Acımayacağım sana. Annesinin misafirlere yaptığı pastayı yemiş beş yaşında çocuk gibi suçlu suçlu bakıyor ama kararlıyım, acımayacağım. Tamam Aras'a acımayacak olabilirim ama çökmüş kaşlarına, yüzüne düşmüş bebek poposu gibi yumuşacık saçlarına ve inmiş omuzlarına acıyabilirim. Olamaz mı? Hiç mi? Birazcık bile mi? Peki teşekkürler.

"Hey, yemeğinizi yemeyecekseniz kalkıyoruz!" diye bağıran Serdar'a kabul ettiğimi belli edecek şekilde gülümsedim. Masaya ücreti bırakıp kalktılar. Yeliz zillisi kalkarken eteğini de düzeltmedi, az kalsın kıçını görüp önümdeki yedi yıl boyunca komaya girecektim. Şeytan diyor git tut eteğini çekiştirip kafasına geçir. Aslında güzel fikirmiş bunu düşünülebilirler listeme ekliyorum.

"Ee, nereye gidiyoruz?" Elif'im lafı ağzımdan aldı. Seviyorum bu kızı.

"Deniz kıyısına gidelim mi? Tıpkı lisedeki gibi. Ne dersiniz?" Bütün milletin gözleri ışıl ışıl oldu şu an, fikri söyleyen Sude'ye bakıyorlar. Ne var bu deniz kıyısında? Hayır ben de lise arkadaşlarımla çok yere gittim ama özel kabul etmedim.

"Dondurma da alalım." diyen Barış'a 'aferin koçum benim' bakışımdan attım. Üstüne de frambuaz sosu döktük mü, oh en sevdiğim...

"Hadi o zaman"

Beraber sahile doğru yürümeye başladık. Sude gidip Serdar'ın koluna girdi. Elif Barış'ın yanında, Yeliz de onun yanında. Aras Yelizin yanına durmuş, Yeliz zillisi Aras'ın beline sarılmış. Ben de işte onlardan üç dört metre kadar arkada kıçlarına bakıyorum. Bir dakika, Aras bana doğru geliyor. Gözlerini kaldırıma sabitle Efsun, hadi kızım, aferin sana.

Domates Suyu Sever Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin