"Olsun" dedi bu sefer piç smayl yaparak. "Çiçekler gübre sever güzelim..."
Şu an komaya girdim. Ben bu Aras hıyarına gerizekalı felan diyorum ama baya zeki dingil. Kesin bu son söz içinde kalmasın diye çiçek gibi koktuğumu söyledi."Eğer koklaşmanız bittiyse Aras'ı ziyarete geldik." Bir dakika, bir dakika... Bu kulak tırmalayan iğrenç sesi bir yerden tanıyorum.
Yeliz zillisi...
"Aras şu an hasta ve ona bu kadar yakın olman hiç etik değil Efsun." Pardon, etik mi dedi bu zilli? Ulan ne o öyle saçma saçma kelimeler kullanıyorsun adam gibi sizi kıskanıyorum desene. "Kanka eğer sizi kıskanıyorum derse inadına Aras'ın ağzının içine girersin sen." Şşş, çaktırma iç ses.
Arkamı dönüp Yeliz zillisinin salık bıraktığı yumuşacık saçlarına ve götünü kapatmak için bin türlü şekle girip sonunda yenilgiyle çıkan beş santimlik eteğine baktım. En önde Yeliz, arkada Elif, Savaş, Serdar, Barış ve Merve. Bir dakika, hadi bu tayfayı anladım da Merve nereden çıktı? Merve benim bestim lan.
"Merve sen ne geziyorsun burada?!"
"Serdar'cığımla geldik kanka." dedi yavşak yavşak Serdar'ın koluna girip. Sonra da birbirlerine burunlarını değdirip sürttüler. Sanırım kusacağım.
"Efsun" dedi Yeliz zillisi otoriter sandığı ama aslında fok balığı gibi çıkan sesiyle. "Çekilirsen, Aras'ın yanına oturmak istiyorum hayatım." Bugün kusma ihtiyacım epey arttı ya, hadi hayırlısı.
Sessizce çöl devesinin yanından kalkıp karşıya dikildim. Merve'yi gizliden dürtükledim ama Serdar'la olan sulu ilişkisi yüzünden beni iplemedi. Son çare Elif'i dürttüm.
"Efendim kanka." dedi kulağıma doğru eğilip fısıldayarak.
"Elif, Sude nerede?" Sude'yi biliyorsunuz, bu tayfadan sevdiğim kişiydi. Hani hayvanlara barınak felan açmıştı. Ben de o yolla restaurantta Yeliz'e laf sokmuştum.
"New York'a gitti kanka, babasının yanına. Uzun bir süre gelmez."
"Madem gidiyordu bir vedalaşsaydık." Harbiden, insan bir veda eder. Tamam, çok yakınlığımız yoktu ama tanışıyorduk yani.
"Aniden oldu kanka, Barış'la da vedalaşamadı." Neyse bakalım, sağlık olsun.
"Nasıl oldu bu zehirlenme olayı?" diye soran Savaş'a dönüp baktım. Hayır yani, nasıl olduysa oldu kardeşim. Ne diye kurcalıyorsun, bok mu var?
"Havuç" dedi Aras boğukça. "Havuçtan zehirlendim." Aferin çöl devesi, benim adımı verme sakın.
"Havucu sana kim yedirtti? Sen zehirleneceğini biliyordun sonuçta." diyen Barış'a havuç yemiş çöl devesi misali baktım. Evet, bu Aras oluyor.
"Efsun" dedi çöl devesi. Tabi o an ben şoka girdim. Adımı vereceğini sanmıyordum haliyle.
Aras'ın ismimi söylemesiyle beraber tüm gözler bende kenetlendi. Hepsinin bakışını geçtim ama Yeliz zillisi fena bakıyor lan.
"Ne var?" dedim kendimi korumak için.
"Ne yani, Aras'a havuç mu yedirttin?" Ah be Yeliz zillisi. Öyle nah gibi kaldım ortada. Beklemiyordum böylesini.
"Hayır, hayır. Yanlış anladınız. Efsun' un hiçbir suçu yok. Ben ona söylemedim havuçtan zehirlendiğimi." Ha şöyle çöl devesi. Beni öyle ortada bırakmak insanlığa sığar mı lan hıyar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...