"Ya kafamı kırdın kızım ne diye fırlatıyorsun eline geçen kutuyu?" diye yakınan Aras'a iğrenerek baktım.Merve bana söylediği sapıkça laftan sonra dua etsin sarı çiyanın yere döktüğü şarap bardağını kafanda parçalamadı.
"Aras özür dilerim gerçekten bir anlık boşluğuma geldi." Bu kaçıncı özür ya? Özür dileme kızım şu düllozdan.
"Peki tamam affederim ama öpmek gerek yoksa acısı geçmez." diyip sağ yanağını uzatan Aras saniye farkla kafasına ayakkabı yedi. Yesinler birbirlerini.
"Abi hadi ya abartmayın yeter artık. Şurayı temizleyip gidelim daha tüm düğün yeri duruyor."
Savaş'a hak verip oturduğum yerden hızla kalktım. Tamam kabul ediyorum başka birisi söylese bu kadar çabuk kalkmazdım. Sarışın yani, ne yapabilirim ki ben?
Adeta bir ev kızı edasıyla bezi ıslatıp yeri sildim. Aras'la Merve de oflayarak ayrılıp yerdeki kıyafetleri temizlemeye başladılar. Bu arada Savaş diğer bezi alıp küfürle karışık duvara sürülen ruju sildi. Bu çocuk cidden bir acayip. Hayır yani bu kadar ağır abi olmana gerek yok ki. Gülmeyeceğim diye inadından yakında içinde kalan havayı arkadan kaçıracaksın.
"Efsun bak bu öncekinden daha güzelmiş istersen bunu kafana takabilirsin." diyen Aras'a hızla kafamı yerden kaldırıp baktım. Elinde pembe renkli başka bir külotu tutmuş bana gösteriyor. Tanrım ben ne günah işledim? Tamam, yetmiş yaşındaki yürüyemeyen Hatice teyzeyi tuvalete götürüp orada bırakmış olabilirim. Ama unutmuştum. Tamam, dokuz yaşındaki Ali'ye çikolatalı pasta diyip çamur yedirmiş olabilirim. Ama o çocuk da beni her gördüğünde bana küfrediyor. Geçen kıçıma elledi küçük sapık. Peki tamam, küçük kuzenime elli kuruş verip 'ikisi aynı, hatta benimki demir' diyerek kağıt elli lirasını almış olabilirim. Bunlar beni kötü yapmaz değil mi? Ben hiç mi iyi değilim? Azıcık bile mi? Peki teşekkürler.
"Ya bırak şunu!" diye cırlayıp üstüne atladım. Elindekini vermemek için büyük bir uğraş sarfetse de kolunu dönderip arkada sıkınca acıya dayanamayıp verdi.
"Git yeri sil ben kıyafetlerle ilgilenirim!"
"Tamam be ne bağırıyorsun sen seviyorsun diye şey ettim." Bak hala gülüyor. Yolarım ben bu çocuğu.
"Ya biraz susun!"
Savaş'ın bağırmasıula hepimiz sessizce işimize dönüp hızla işleri bitirdik. Bitince de temizlik bezlerini toparladık.
"Düğün bitmek üzere. İkişer ikişer ayrılıp iki odayı daha temizleyebiliriz."
"Tamam" dedim Aras'ın bu söylediğine hızla atlayıp. "Bence biz Savaş'la takım olalım çünkü şimdi ben iş yaparken cıvırım falan Savaş bana kızıp işime dönderir."
"Yok bence ben Efsun'u alayım çünkü onu ancak ben zaptedebilirim."
Merve ve Savaş'ı orada bırakıp kilere geçtik. Her yere içecekler dökülmüş. Normalde buraları görevlilerin temizlemiş olması gerekirdi ama sarı çiyan kesin engel olmuştur. İntikamım acı olacak seni zilli.
"Sen tezgahları boşalt ben de masaları." dedi Aras.
Aras masadaki kek tabaklarını ve kirli tencereleri yıkanması için lavabonun önüne dizdi. Ben de tezgahta kalan çikolatalı pastaları dolaba koydum. Kenarda birkaçı dağılmış tuzlu kurabiyeleri de paketleyip Aras'a döndüm. Bir dakika... Doğru mu görüyorum ben? Aras'ın kucağındaki frambuazlı pasta mı?
Ellerimi haince birbirine sürtüp sırıtarak ve hayvanca sesler çıkartarak Aras'ın üstüne atladım. Benim olacaksın seni minik kırmızı soslu sünger kıvamındaki bebek seni...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Domates Suyu Sever Misin?
ChickLitDİKKAT!!! Eğer elinde süt, kola, ayran, domates suyu tarzı içecekler varsa kitabı okumaman önemle rica olunur. Aksi takdirde güleceğim derken telefonununa yada bilgisayarına bu içecekleri püskürtürsen, sorumlusu kesinlikle kitap değildir! Pekala, iç...