BÖLÜM-24

7.3K 574 105
                                    

"Kızın nerede olduğunu bileniniz var mı beyler? Hayır, aradan aylar geçmiş, biz elin kıçı kırık kızının peşine düşüyoruz da, o yüzden söylüyorum." Hah, lafı ağzımdan aldın kankam benim. Senin ağzını yerim ben.

"Kız burada Merve." dedi Aras elindeki fotoğrafı oturduğumuz masaya bırakarak. Fotoğrafı yavaşça Merve ve bana doğru itti. "Antalya'da."

Fotoğrafı elime alıp şöyle bir baktım. İnce, 1.70 boylarında, siyah saçlı, burnu hafif eğik bir kız. Gülüşü güzele yakın. Zaten Barış'ın ünlü bir lafı vardı, asla unutmam.

"Gülüşünde güneşi görüyorum. Tıpkı ismi gibi parlak."

Allah'ın kekosu.

"Kanka harbiden bu lafı her duyduğumda anıra anıra gülerdim yemin ediyorum." Bilmez miyim iç ses? Hatırlıyor musun, bir kere bunu söylediğinde gülerken camdan düşecektim, Cenk son anda yakalamıştı. "Unutanın kalbi kurusun reyiz." Aslanım be.

"Nüfusu bu kadar çok olan, üstelik yerli nüfus kadar da turistle dolu bu şehirde bir tane kızı nasıl bulacağız söyler misiniz? İsmi gibi parlayacak mı yoksa?" Heyt ulan. Canım kankam benim o da unutmamış.
Merve'yle birbirimize piç smayl yapıp çakıştık, Cenk de kıkırdayarak bize eşlik etti. Aras bozuntusu hiç ciddeyetten vazgeçmedi ama ben burun deliklerinin güldüğünü gördüm valla. Hiç kaçırmam böyle şeyleri, bilirsiniz.

"Kızın çalıştığı yeri biliyorum, gidip konuşacağım. Ne olacağına o zaman bakacağız."

"Valla Aras, yardıma ihtiyacın olursa buradayız. Ama ben bir kez terkeden kızın tekrar döneceğine pek ihtimal vermiyorum. Yine de sen bilirsin."

"Olur mu Merve'm, güneş bu, her fırtınanın ardından geri döner. Çak çak çak!"

Merve'yle çakışıp gülmeye devam ediyorduk ki odaya Barış daldı. Üstelik benim odama. Ayıptır kardeşim, hadi çıplak olsaydım?

"Neye gülüyorsunuz yine?"

"Sanane?" diye atladım araya. Bana bakıp yüz seksen derece göz devirdi.

"Seninle muhattap oldum mu Efsun? Benimle iletişime geçme sen."

"Hadi ya. O üç kuruşluk beyin bulundurmayan kafanı kaldırıp odaya bakarsan benim odam olduğunu anlarsın kuzen."

"Ben ayı ini sanmıştım aslında." diye hafifçe fısıldayan Barış'a millet kıkırdadı, ben de nah gibi kaldım ortada. Bu çocuk hep ezdi beni zaten.

"Merve yürü kanka, biz salona geçelim." dedim ve hiç rezilliğimi çaktırmadan salona adımladım. Yürürken Aras devesi piç smayl yaparak belimi dürttü, kimse çakmasın diye büyük bir hızla elini kendimden uzaklaştırdım. Merve de beni takip etti. Çöl devesinin bakışları eşliğinde salona girdik, karşıdaki büyük koltuğa kendimi attım, sevgili kankam da sağ çaprazımdakine oturdu.

"Bu aralar çok asabisin kanka. Biraz alttan al Barış'ı, çocuk iyi değil." Ay hoşt ulan, o beni alttan alsın.

"Anavatan kan ağlıyor Merve." dedim. 'Ah güzelim benim' bakışı attı, 'kıymayın bana' bakışıyla karşılık verdim. 'Karnın çok ağrıyor mu?' bakışı attı, 'ağrımaz mı?' bakışıyla karşılık verdim. 'Dön de arkanda bir şey var mı bakayım' bakışı attı, döndüm arkamı, baktı, baktı, baktı...

"Yok kanka, temiz." dedi. Mutlu mesut oturdum tekrar yerime.

Bknz beyler: İki kız birbirine uzun uzun bakıyorsa bunun üç sebebi olabilir.
Bir, ortamda bakışan kızlardan birinin sevdiği çocuk vardır.
İki, ortamda son derece rüküş giyinen bir kız vardır, bakışlarıyla kızcağızı dibine kadar soyar sonra da 'çıplak daha güzelsin, o kıyafetler hiç hoş değil' dedikodusu yaparlar.
Üç, -ki bu şu an Efsun Kaya'nın bulunduğu durum- bakışmak adettendir.

Domates Suyu Sever Misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin